Bu yazımızda evlilik kavramına farklı bir pencereden bakmaya gayret edeceğiz. Evlilik nedir, bizim toplumda nasıl algılanır, biraz buraları irdeleyeceğiz. Gelin önce evli kelimesi ne anlamlara geliyor ona bakalım.
Evli: birinci anlamı bir erkek ile bir kadının nikâh akti ile bir araya gelmesi. İkinci anlamı: Evi, olan demek, yani bir veya birden çok konutu olan anlamlarına geliyor. Kelimeden de anlaşılacağı üzere farklı anlamları var. Bizim evlilik dediğimiz toplumda yaygın kullanılan, iki karşı cinsin nikâh ile aile kurmaları. İslam dini buna nikâh diyor. Biraz bu kelimenin bilinçli kullanıldığını düşünüyorum çünkü kadınlar ve erkekler ev, buna benzer mülkler elde etmek için nikâhlanıyor. Evsiz bir kadın evi olan bir erkekle nikâhlanıyor evin sahibi oluyor. Evsiz bir erkek evi olan bir kadınla nikâhlanıyor evi oluyor. Bu kavram aslında iki karşı cinsin nikâh bağıyla bir araya gelip birlikte yaşayacakları bir mekânı temsil ediyor. Bugün bizim toplumda bu da bir yozlaşma yaşıyor kendi öz anlamından kopmuş durumda. Artık ev içinde olması gereken mahremiyetler sokaklara park bahçelere taşınmış. Artık evlilikler sokaklarda parklarda yaşanıyor. Diyeceksiniz ki Müslümanları ilgilendiren bir durum yok. Nasıl olmasın bizim çocuklarımız ya bu işin içinde veya bu işin yapılanların seyircisi pozisyonunda oluyor ne yazık ki bunlar hakikatler.
Doğru soru nikâhlı mısın olması gerekiyor. Soru şöyle nikâhlı bekârlar olur mu demeyin. Toplumda kullanıldığı adıyla evli bekârlar olur mu demeyin. Aslında Allah evliliğin ne olduğunu kitabında bizlere haber veriyor. “Kaynaşmanız için size kendi (cinsi)nizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O'nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır. (Rum suresi.21. ayet)”. “Kadınlarınız sizin için nesil yetiştiren tarlalarınızdır. Tarlanıza nasıl isterseniz öylece varın. Önceden iyi davranışlarla kendinizi cinsel ilişkiye hazırlayın. Yolunuzu Allah ve kitabıyla bulun ve bilin ki, O'na mutlaka kavuşacaksınız. Ey peygamber! Bu gerçekleri inananlara müjdele (Bakara 223 ayet).”
Yukarda verdiğimiz iki ayet mealinden de anlaşılacağı üzere İslam iki karşı cinsi nikâh bağıyla bir araya getiriyor adına aile diyor. Nikâhlanmada temel amaç birliktelik ve onlardan dünyaya gelecek nesiller. Bundan da önemlisi şehvi arzularını isteklerini helal yoldan tatmin etmek. Evliliğin temeli cinselliktir desek abartmış olmayız. “Evleniniz, çoğalınız; ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” (Abdurrezzâk, Musannef, 6/173; Kenzü’l-Ummâl, 16/276)
İnsanın yaradılışı ve karşı iki cinsten olması Allah’ın yaratışındaki asıl amacı göstermesi bakımından önem arz ediyor. Erkek veya kadın fark etmeksizin bir araya gelmeleri nikâh ile birbirine bağlanmalarının temelinde cinsel arzu ve isteklerini helal yoldan tatmini hedefler. Yarattığı varlığı en iyi tanıyan yaradan ihtiyaçlarına da çözümler sunmuştur. Aşırılıkları sapkınlıkları ortadan kaldırıp her iki cinsinde haklarını teminat altın almıştır. Soru şu madem yaradan bunları emretmiş neden sapkınlıklar bitmiyor. İnsan dediğimiz varlık varoluşundan bu yana hep rabbinin emirlerini hiçe saymış inancını tahrif etmiş. Rabbi kullarına merhamet edip tahrif olan dinini düzeltmek için Peygamberler göndermiş yanlışları düzeltmiş. Son Peygamber de bunu yapmış ve vahyi kitabı insanlığa bırakmış. Bizim insanımız kitabı bozamamış amma içindeki kavramları alıp kendi isteklerine göre tahrif etmiş. Bunlardan biride nikâh veya evlilik kavramı olmuş. İki karşı cinsin birbirinde sükûna ermeleri gerekirken, iki karşı cinsin birbirine üstünlük sağlama alanına dönüşmüş. Asıl olan mutlu olmak huzura ermek iken senin hakkın benim hakkım savaşına dönüşmüş. Sen üstünsün ben üstünüm mücadelesine dönüşen evlilikler. Bunları yapan aileler bu mücadele aileleri yıkıyor. Arada ezilen bu mücadelenin arasında kalan çocuklar, aileler bunların mağdurları oluyor.
Nikâh bir sözleşme Allah’ın kitabına tabi olanlara önerdiği yapmalarını emrettiği bir sözleşme. Nikâh yapan taraflar peşinen şunu kabul etmiş olurlar “ben senin istek ve arzularını(cinsel beklentilerini) bu sözleşmeyle Allah’ın helal haram sınırları içinde kabul ediyorum” demektir. Peki, nikâh yapan çiftler böyle mi düşünüyor dersiniz. Bizim toplumda evlilik bile doğru dürüst anlaşılmamış asıl mahiyetinden uzaklaşmış.
Evlilik duygu ile yapılır manevi bir şeydir maddi bir şey değil duygular üzerine kurulu bir beraberlik. Sevgi (aşk) dediğimiz maddi bir şey değil tamamen manevi duygular bunlar olmadan evlilik olmaz. Kadınımız bu manevi duyguyu bile istismar etmiş bunu bile kendine menfaat sağlama alanına çevirmiş. Erkeklerimiz bu manevi duyguyu karşısındakini kandırmak için kullanmaktan çekinmemiş. Erkeklerimiz bu manevi alana değer biçip alıp satmaya başlamış. Anne babalar bu manevi duygu üzerinden rant devşirir olmuş. Kızlarına nikâh karşılığında bedel biçer olmuşlar. Başlık paraları, süt hakkı, altınlar ev vb. Bunu yapanlara tavsiyem Hz. Peygamberin ilk evliliğine dönüp baksınlar oda bir nikâhtı, hem de İslam dini ortada yok iken cahiliye döneminde yapılmış bir nikâh. Peki, anne ve babalarımız bunu yaptı da, kızlarımız ne yaptı, diye sorsak ne çıkıyor karşımıza. Kızlarımız ve erkeklerimiz evlilikte en temel görevleri, eşlerinin cinsel isteklerini yerine getirmek iken bakın ne olmuş. Asıl amaçlarını çoktan unutmuş mal kavgası çıkar ve menfaat mücadelesine düşmüş çoktan, asıl amaç ortadan kalkmış. Eşinin meşru isteklerini bile menfaat sahasına dönüştürmüş. Eşinin evlilikten elde ettiği en temel beklentileri (cinsel beklentileri) bile artık pazarlık konusu olmuş menfaat elde etme alanına dönüşmüş. Evlilik yaparken bunların bu işin yani evliliğin temeli olduğunu, nikâhı bunlara koşulsuz evet demek için yapıyor isek, evlilik Allah’ın emri idiyse, karşılığını eşinizden değil Allah’tan beklemeniz gerekmez mi. Bunu ibadet bilinciyle yapıyorsak neden namaz, oruç, vb. ibadetlerin karşılığını Allah’tan bekliyoruz da bunun karşılığını eşimizden bekliyoruz. Oysa Allah onun için yapılanlara 1’e 10 vereceğini vaat ediyor (En’am suresi 160 ayet) hangi akılla ticaretimizi ucuza yapıyoruz. Peki, bunları söyleyen Müslüman olduğunu iddia ediyor, Allah’ın kitabı Resulün sünneti önümüz de hiç bunlardan bahsetmiyor demek ki yeni bir vahiy gelmiş biz bilmiyoruz.
Bütün bunlar ele alındığında toplumumuzda yeni kavramlar türemeye başlıyor. Nikâhlı diğer adıyla evli bakarlar. İnsanımız adım evli olsun gerisi teferruat diyor, çünkü evliliğin bedeli var bunu ödemek istemiyor. Çevrenizde duymuşsunuzdur evli ama müsaittim diyenleri. Nasıl oluyor hem evli hem müsait galiba işlerini bitirmiş, eh artık keyfime bakma zamanı öylemi. Kabul etsek de etmesek de toplumumuzda evli ama bekâr yaşayan yığınlar var. Bunların sebeplerini iyi analiz edip çözümler getirmek zorundayız. Allah’ın dinine tabi olanların böyle bir lüksleri olamaz ya gerçekten evlidirler veya değildirler. Nikâhı kendilerine kalkan veya keyfinin oyuncağı yapma hakkı hiç kimsede yoktur.
Evliliğin gereklerini yapmıyorsan yapman gereken boşanma hukukunu işletmek karşındakine zulüm etmemendir. Buda yine gelip ailelere dayanıyor anne babalara çocuklarımızın dünya hayatında zengin olmalarını düşündüğümüz kadar bu taraflarını da düşünsek bunlar olmayacak. Evliliğin mahiyetini kızlarımıza ve erkek çocuklarımıza öğretsek karşımızda bu manzara olmayacak. Fransa’ya İsviçre’ye gâvur diyen Müslüman kızımız boşanma hukuku olunca ben medeni hukuka bakarım hakkımı söke söke alırım diyor. Evlenirken Allah’ın emri, Peygamberin kavli, ile başlıyor boşanırken Allah ne diyor kimse bakmıyor medeni hukuk diye bitiyor. Yeni evlilik modelleri çıkıyor karşımıza kızlarımız zengin bir erkek bulup evlenmek istiyor tek kriter var zengin olması neden mi çünkü zaten birkaç yıl sonra boşanacak ondan aldığı mal onu ömür boyu yaşatacak. Anlaşmalı evlilikler, buna benzer birçok evlilik türü türemeye başladı. Yeni evliliklere çarpıcı bir örnek sokaklarda, parklarda evlilik olur mu demeyin artık evlerde aile bireyleriyle bir aradayken ayıp olan hatta mahrem olan yatak odaları sokaklara parklara kuruluyor. Bunu yapanları çevirin sorun herkesten çok Müslüman olduğunu söyleyecek. Bunu yapan bizim insanlarımız. Peki, bu helal mi aman kim takar helal haramı ben bu dünyada keyfime bakarım anlayışı. Müdahale edin yanlış deyin bir de üstüne dayak yersiniz.
Toplumda yozlaşma o kadar zıvanadan çıkmış ki kadın erkek aralarında pek fark kalmamış. Toplumda erkekler üzerinde öyle bir baskı kuruluyor ki artık erkekler bile kadınlaşmaya başlamış. Kızlarımız ben evimde erkek isterim diyor, bana sahip çıksın adam gibi erkek olsun, diyen kadınlarımız kız gibi erkek yetiştirir olmuş. Bu toplumu bir yerlere götürme projesi, lut kavminin de Allah’u âlem böyle yaparak sapkınlığa düştü. Bizim toplumda da artık lut kavmi sapkınlıkları yaygınlaşıyor. Neden mi dersiniz kadın yaradılış amacını unutunca kendi alanını terk edince yerini bu sapkınlıklar alıyor. Dokunulmaz kutsal kadın figürü temel ihtiyacını helal yoldan tatmin edemeyen insanları bu sapkınlıklara götürüyor. Bizim toplumda erkekleşen kadın kadınlaşan erkek karakterleri yaygınlaşmaya başladı.
Evlerimizde artık çok evlilikler var. Yadırgamayın aynen böyle kimi kadın telefonuyla kimi kadın tv programlarıyla kimi kadınımız evdeki eşyasıyla evli. Kimi kadınımız çok sevdiği komşusuyla veya evlendiği halde bir türlü ayrılamadığı anne babasıyla yani ailesiyle. Artık evlenecek genç arkadaşlar kuma oluyor. Çünkü zaten telefonuyla sosyal medyasıyla evli, bunun üstüne evlilik yapıyor gençlerimiz. Erkeklerimiz bundan farklımı dersiniz onlarda geri kalmaz kimi erkek telefonuyla kimi arabasıyla kimi parasıyla kimi vazgeçemediği kahvehane alışkanlığıyla kimi erkeğimiz tuttuğu takımıyla evli eşini bunlara kuma alıyor maalesef.
Bir başka garabet çay yapmayı bile ben senin hizmetçin miyim diyerek aşağılayan kadınlarımız çalıştıkları yerlerde patrona çay götürünce yanında kahvede ister misin diyor. Evinde hizmet etmeyi aşağılıyor iş yerinde övüyor. Kendisi hizmetçin miyim diye tepki verdiği hizmetçiliği kendi ev işlerine yine bir kadın hizmetçi bulu veriyor. Ee nasıl oluyor bu kötüydü hemcinsine neden layık görüyorsun diye sorsan söyleyecek pek elle tutulur sözü yok. İşte bu mantık üretiyor evli bekârları. Bunları evinde eşine yaparken çocuklar bunları örnek alarak büyüyor. Anne babadan aileden gördüklerini evlendiğinde kendisi de harfiyen uyguluyor. Tuhaflık bunları ben Müslümanım Allah’ın emir ve yasaklarına tabiyim diyen Müslümanlar yapıyor. Buraları tedavi etmedikçe ne evli bekârlar ne evli müsaitler biter. Ne Allah’ın razı olduğu evlilikler olur ne de boşanmaların sonu gelir.
Bu konu da söyleyecek çok şey var bu konuya kafa yoran psikologlar, psikiyatriler, bu alanın uzamları çok şey söylüyor. Bizim insanımız okumuyor okusa bile yapmak işine gelmiyor. Neyime lazımlık almış başını gidiyor. Kur’an’ı kendine psikolog edinemeyen onun koyduğu kuralları dinlemeyenin varacağı nokta buralar oluyor. Unutmayalım insanı yoktan var eden yaradan yarattığı varlığı en iyi tanıyandır. O yarattığı varlığın sınırlarını en iyi bilendir. Bu yüzden onların mutlu ve huzurlu bir hayat sürmeleri için bu kuralları vaz etmiş yarattığı varlığa insanlığa merhamet etmiş, ne yazık ki insan haddi aşarak onun ölçülerini kendi heva ve isteklerine göre değiştirmiş kendi hela kını sonunu hazırlamış. Çözüm yine Kur’an da ona teslim olmakta onu kendi düşüncemize delil bulma malzemesi yapmaktan vaz geçip ona teslim olmadıkça bunlar hep olacak. Okuduğunuz Kur’an da zaten bunları haber veriyor.
Birde bu konu bağlamında madalyonun öteki yüzü var. Yukarda yazdıklarımız yalnız kadın üzerinden örnekler verdik bunun birde erkek tarafı var. Bu konuları iki taraflı olarak değerlendirin çünkü bu iki taraflı bir mesele.
Birazda madalyonun öbür yüzüne bakalım, dediğimiz gibi bu çok yönlü bir sorun bunda kültürün, örfün, ailenin, inancın etki ettiği bir alan. Bunları yetişme tarzımızı belirliyor şu hadisi böyle okumamak gerekir diye düşünüyorum. “Her doğan fıtrat üzere doğar. Sonra anne babası onu Yahudi yahut Hristiyan veya Mecusi yapar…” [Buhari, Tefsir, (Rum) 2; Müslim, Kader, 22]. Bu hadisi okuduğumuzda yaşadığımız toplum insanı etkiliyor ve değiştiriyor diye düşünmekte fayda var. Erkekler toplum da her yönüyle var olan taraf. Yukarda yazdıklarımız tabi ki erkeklerle ilgilide problemlerimiz var sütten çıkmış ak kaşık değil. Erkelerimiz dini inandığı değerleri bilmediği için evli bekâr kadınlar üretiyor. Çevrenizde çok duymuşsunuzdur, kadın evli eşi ayda yılda bir iki defa eve uğruyor, hiç bunun hukuku düşünülmüyor. Bu kadın neden evlendi diye bakılmıyor sanki bunların istek ve arzuları yokmuş gibi vurdumduymaz bir anlayış. Bir kadın düşünün evli çocuğu var, yetmiyor bir de çalışıyor bu kadın nasıl zaman bulsun eşinin ve kendi istek ve arzularını yerine getirsin. Buna bir başka örnek erkeğimiz evleniyor sonra yurt dışına gidiyor kadın burada kendisi yurtdışında çalışıyor zenginde, yılda bir iki geliyor eşinin yanına evliyim diye övünüyor. Bu kadının hakkı hukuku yok mu olsa da kimsenin umurunda değil çünkü onun arzu ve istekleri çoktan yok unutulmuş. Evli bekâr kadınlarımız buralardan çıkıyor. Erkeğimiz erkelik olarak isteksiz veya iktidarsız ama evleniyor bunu evlendiği kızcağızdan saklıyor. Ee nasıl evlilik diye sormak gerekmez mi bu evliliğin bu kızımıza verdiği haklarını kim verecek yâda kim savunacak. Yukarıda da yazdığımız gibi biz Allah’ın evlilik dediği kavramın içini kendi isteğimize göre değiştirdik. Konuyu fazla uzatmamak adına bu yazımızı tamamlamış olacağız amacımız bir tarafı yâda cinsiyeti kötülemek değil aksine haklarını teslim etmek bu bozulmanın çözümünün yolunu tarif etmek. Biz bunun çözümünün Allah’ın kitabında resulün sünnetinde olduğunu söylüyoruz. Çözüm yaradılış amacımıza dönmek. Şu sözü hep söylerim, Allah iki insanı iki karşı cins olarak yaratmış. Dişilik ve erkeklik doğuştan geliyor buna müdahale etme gibi bir durumumuz yok. Yalnız bu iki cins kendi özelliklerini karakterlerini sonradan alıyor. Yani kadın dişi olarak doğar ama kadınlık dediğimiz kişiliği sonradan eğiterek oluşturur. Bu erkek içinde aynı değişen bir şey yok biz nasıl yetişiyorsak ailemizi de öyle kuruyoruz. İnşallah faydalı olmuşuzdur, çözümler buralarda yatıyor. Bu yazımızı samimi bir dil kullanarak yazdık okuyan herkes kendinden bir şeyler bulmasını düşünerek yazdık. Şu gerçeği her zaman bileceğiz her tercih bir vazgeçiştir. Her vazgeçiş yeni bir kabul demektir. Örneğin: Evliliği tercih ettiysek bekârlıktan vaz geçtik demektir. Evlilikten vaz geçtiysek boşanma hukukunu kabul ettik demektir. Hayat böyle işler tercihler ve vazgeçişler üzerine kuruludur iman etme, dinden çıkmada böyledir. Cennetten vaz geçen, cehennemi tercih etmiş olur ortası yok.
Rabbim kendini hakkıyla tanıyan ve kendisine layık bir hayat sürmeyi rızasına mazhar olarak ölmeyi tüm Müslümanlara nasip etsin.