HER MÜSLÜMANIN GÖREVİ: ÜMMETİN VAHDETİ İÇİN ÇALIŞMAK
Bir cemaatiniz var ise, bir hareketin içerisindeyseniz ve büyük bir hedefiniz bulunuyorsa size durmak, duraksamak ya da geri adım atmak yakışmaz. Siz, herkes dursa, bu yoldan geri dönse ve tek başına kalsanız dahi hedefinize doğru ve kararlı adımlarla, azmederek yürümeniz gerekir. Hiçbir kınayanın kınaması sizi yolunuzdan alıkoymamalı. Siz görevinizi yapmalısınız. Sonuç; Allah’a aittir. Tabii ki bu görevi yaparken plansız, programsız, rastgele bir yol takip etmek yerine “Allah’ın hükümlerini yeryüzüne hakim kılmak” için uygulanabilir, yere sağlam basan plan ve programlar yapmalı ve bunu yaparken de içinde bulunduğunuz toplumun ve size destek veren Müslümanların konum ve durumlarını, acil ve acil olmayan ihtiyaçlarını iyice tahlil etmeniz gerekir.
Bu plan ve projelerde dikkat edilmesi gereken önemli bir hususta “Yapıcı ve birleştirici” olmasıdır. Müslümanları bölecek, parçalayacak veya birbirine düşürecek her türlü söylem ve eylem İslami hareket açısından uygun değildir. Kucaklayıcı olmak zorundayız. Birlikte hareket edeceğimiz insanlarla en azından ana esaslarda mutabık olmalı, ikinci derecedeki hususlarda birbirimizi hoş görecek bir olgunluğu yakalayabilmeliyiz. Bu bize güç ve zaman kazandıracaktır. Böylece Müslümanlar aynı hedefe doğru birlikte salih ameller oluşturacak ve bunu toplumda ve hatta dünyada yankı bulacak şekilde güçlü yapacaklardır. Böyle bir amel ve pratiğin oluşması ise inanıyorum ki İslam devleti ve İslam adaleti bekleyen gönüllere huzur verecek ve Müslümanlar yarınlara daha olumlu bakacaklardır.
Değerli kardeşlerim! Her Tevhidi cemaat veya dernek, vakıf kendi başına olumlu özellikleri olsa da asıl hedefe varılması açısından eksik kalacaktır. Büyük İslam cemaatinin oluşması tüm Tevhidi cemaatlerin ortak hedefte birleşmesi, güçlerini, maddi ve manevi tüm imkanlarını birleştirmesi, birbirlerini sevmesi ve güvenmesi ile olacaktır. Bunun için gayret etmek tüm Müslümanların görevidir.
Son yıllarda özellikle 15 temmuz darbesi ve onunla ilgili gelişmeler Türkiye’de hiç olmadığı kadar milliyetçiliği (kavmiyetçiliği) güçlendirmiştir. Bununla birlikte iktidarı elinde tutanların demokrasi ile alakalı söylem ve tutumları da halkın Tevhide ulaşmasının önünde ciddi bir engel olmuştur. Halka, İslam’ın kabul etmeyeceği beşeri bir düzen olan demokrasi eli abdestli yöneticiler tarafından benimsetilmiştir. Hatta bu şekilde sadece halkın değil Tevhidi camiaların içinde bile birçok muvahhid Müslümanın ayağı kayabilmiştir. Böylece sonuçları itibariyle oldukça vahim bir tablo ortaya çıkmıştır.
Yukarıda anlatılan ve süreç içerisinde ortaya çıkan bu tablo, halka Tevhidi anlatmaya, onları Nebevi hareket metoduna çağırmaya çalışan muvahhid Müslümanları zor duruma düşürmüştür. Bir yanda haksız tekfir kılıcına sarılarak kendinden başkasını Müslüman görmeyenler, diğer tarafta haksız teslimi şiar edinerek herkesi Müslüman görenler. Terazi bir türlü dengeye getirilememiştir. Bunun sonucunda da son 15 yılda Tevhidi camia’da şiddetli bir kan kaybı yaşanmıştır.
Bu durumun elbette birçok sebebi vardır. Ancak benim nacizane gördüğüm en önemli sebeplerden bir tanesi “ Müslüman cemaatlerin birlikte hareket edememeleri ve sadece kendi bünyelerinde kalmalarıdır.” Şu an içinde bulunduğumuz durum bu düşüncemi kuvvetlendirmektedir.
Bu nedenle acilen Tevhidi camianın önde gelen Hocaları, Alimleri, Kanaat Önderleri, Düşünürleri, Yazarları bu duruma yönelik çözümler bularak ortaya koymalıdırlar. Laf değil amel üretmelidirler. Yoksa Allah’ın huzurunda büyük bir pişmanlık duyma ihtimalleri bulunmaktadır. Yine bu çözüm sadece yazmış olduğum kişilerle sınırlı kalmamaktadır. Her Müslümanın, ümmetin bu durumuyla alakalı düşünmesi ve ortaya bir çözüm koyması gerekmektedir.
İşte tam da konunun burasında şunu belirtmek istiyorum. Her Müslüman diğer Müslümanlarla özellikle kardeşlik ve vahdet konularında iletişime geçmeli, bir araya gelmeli ve tanışmalı. Bu çabaların sonucunda ise Müslümanlar birbirlerini sevmeli ve güvenmeli. Sanal ortamlar hayatın içine taşınmalı. İnanıyorum ki böyle pratikler Allah’ın hükümlerinin hakim olacağı ve Müslümanların vahdet olacağı günlerin gelmesini hızlandıracaktır.
Hepimizin isteği, özlemi bu yöndedir. Hepimiz içinde bulunduğumuz dünyada beşeri düşüncelerin hakimiyetini istemiyoruz. Hepimiz gerçek adaletin ancak Allah’ın şeriatiyle olacağını ve başsız kalan Müslümanların, önlerinde onları birleştirecek, Kur’an ve sünnetle hükmedecek bir halife istiyoruz. Öyleyse daha çok çalışmalıyız. Oturmaya, durmaya, boş işlerle uğraşmaya hakkımız yok. Haydi Müslümanlar Allah için, İslam için, mazlum Ümmet için nefsi ve hevai düşüncelerimizden vazgeçelim. Kardeşlik ve vahdet için uzatalım ellerimizi…
Selam ve dua ile…