Dağ gibi dimdik, dağlar gibi heybetli!
Bir ucu gökte, bir ucu yerde, bir ucu ise yerin altında!
Dünya’yı dengede tutan, sarsılmayan!
Kendine sığınanı koruyan, Ashab-ı Kehf gibi!
Dağlar, bizleri düşündürüp tefekkür ettiren!
Heybetli dağlar; vahiy yükünü kaldıramayan!
Vahyi yüklenen insana, sorumluluğu hatırlatan!
O dağlar ki; misafirini en iyi ağırlayan!
Hira dağı ki, son Nebî ile insanlığı vahiy ile tanıştıran!
O dağlar ki yükseklerden insana, şehrin resminin tamamını gösteren!
Kar’ı eksik olmayan, gökyüzü ile yakınlığı olan!
O dağlar ki yürürler ama, insanlar farkında bile olmazlar!
Tur-i Sina dağında, Musa (a.s.)'a talim ettirip ağırlayan; vahiy levhasını Rab'tan alan!
Allah dağa tecelli edince; dağılıp parçalanan!
Bizler sarsılmayalım diye; yerlere kazık gibi çakılan.
Heybetiyle insanları büyüleyerek kendine çeken.
Âdem (a.s.) cennetten Cebel-i Nur dağına inişi ile bizlere; Arafat dağı ile mahşeri hatırlatan!
Nuh (a.s.) gemisi ile Cudi dağında demir aldı!
O dağlar ki, Resûlleri bağrında barındıran!
O dağlar ki, vahye şahitlik eden!
O dağlar ki, Allah'ın emrine boyun eğen!
O dağlar ki, kıyâmet gününde renkli yünler gibi atılacaklar!
O dağlar ki, semaya en yakın olanlar onlardır!
O dağlar ki, yüksekliği ile övünmeyen, Allah'a itaat eden!
O dağlar ki, Allah'ın en güzel ayetidir onlan!