Değerli Kardeşlerim! Bu makalem üç kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda Eylül 2022 tarihinde ki 3 günlük ziyaretimizin içeriğiyle alakalı bilgiler verdim. İkinci kısımda ise genel olarak yolculuk ve Müslümanları ziyaret hususunda bu yolculuktan çıkarmış olduğum mesajları paylaştım. Son bölümde ise genel olarak Müslüman kardeşlerime bazı nasihatlerde ve hatırlatmalarda bulundum. Rabbim Ümmet-i Muhammed’e hayırlar versin!
Birinci Kısım:
ZİYARETİN İÇERİĞİYLE İLGİLİ BİLGİLER
Bir grup kardeşimle 9 Eylül ile 11 Eylül 2022 tarihleri arasında çıkmış olduğumuz ziyaret turunu Allah’a şükür güzel bir şekilde tamamlamış olduk. 3 günde, 6 şehire gittik. Bu şehirler sırasıyla: Ankara, Konya, Eskişehir, Kütahya, Bursa ve Çanakkale’dir. Tabi bu yolculuk, gezi amacıyla yapılmadı. O nedenle Kütahya Kalesi dışında gezilecek hiçbir yere gitmedik. Bu yolculuğumuzun öncelikli amacı: Ahmed Kalkan Hocamızla alakalı yapacağımız anma gecesinde kullanılmak üzere bir video hazırlamaktı. Ziyaret ettiğimiz bazı hocalarla, Ahmed Kalkan Hocamız hakkında röportaj yaparak bunları bir videoya dönüştürmek. İkinci amacımız ise bölgedeki değerli hocalarımızla ve Müslümanlarla görüşmek ve onlarla istişare edip güzel anılar biriktirmekti.
Cuma sabahı yola çıktık ve Ankara’nın yolunu tuttuk. Öncelikle biraz geç çıkmamıza rağmen cuma namazına İLKAV’a yetiştik. Bu bizi oldukça sevindirdi. Zira yetişemeyeceğimizden endişe ediyorduk. Cuma namaz’ından sonra Emrullah Ayan Hoca başta olmak üzere birçok güzel insanla oturup muhabbet ettik. Ayrıca bize en güzel şekilde ikramda bulundular. Allah razı olsun. Ankara oldum olası bana hep soğuk ve resmî gelmiştir. Ama daha önce de birçok defa gittiğimde yaşadığım duyguları yeniden yaşadım. Ankara, ancak Müslümanlarla sıcaktı, güzeldi. Muhabbet Allah için olunca değerliydi. Hiç tanımadığınız insanlarla sanki kırk yıllık dost gibi muhabbet etmek herhalde ancak Müslümanlara has bir özelliktir.
Ankara’da fazla oyalanmadan Konya’nın yolunu tuttuk. Zira ilk defa gidecektim ve doğrusu heyecanlıydım. Uzun uzun ovaları bitmek bilmiyordu bir türlü. Yollar gittikçe daha da uzuyor gibiydi. Ve sonunda kendimizi Alaaddin Palevi Hocanın karşısında bulmuştuk. Kendine ait konuşma tarzı, hareket ve davranışlarıyla bizi misafir etti. Etrafındaki kardeşler hizmet ettiler. Bizde kendisinden bol bol nasihat almaya çalıştık. Zira kendisi Arapça ve Kur’an kavramları konusunda belki Türkiye’de rakipsiz denilecek bir ilme sahipti. Alimleri gördüğünüzde çokça faydalanmaya bakın. Ama vaktimiz sınırlı olduğu için kalkmak zorundaydık. Röportaj yapacaktık ama hocanın dersi vardı. Ya bir saate yakın bekleyecektik ya da hoca dersi iptal edecekti. En sonunda Alaaddin Hoca önümüzdeki günlerde İstanbul’a geleceğini söyleyince röportajı İstanbul’a havale ettik ve Müslümanlarla vedalaşarak oradan ayrıldık.
Yine Konya’da bulunan başka bir hocamızı ziyaret için yola düştük. Yarım saat kadar sonra Musa Kazım Yılmaz Hocanın evindeydik. Saatlerde 22:30 gibiydi. Sağolsun hocamız bizi güzel ağırladı. Geceyi burada geçirecektik. Ama uyumak ne mümkün. Sohbet, muhabbet ve çay… Musa Hoca, bizi oğlu gibi sevdiği Ahmet kardeşle birlikte ağırladı. Sonra Ahmet kardeş bizden iki kardeşi misafir etmek için kendi evine götürdü. Biz ise 3 kişi Musa hocayla muhabbete sabah namazına kadar devam ettik. Bu arada ben son bir saat uyumuştum. Musa Hocayla birçok konuyu konuşma imkanımız oldu. Kendi adıma faydalı olduğunu düşünüyorum. Özellikle Kur’an’ın anlaşılması ve Müslümanlar hakkında konuştuklarımız önemliydi. Merhamet öncelikli bir ahlaka sahip olmamız gerektiğinin altını bol bol çizdi hocamız. Sabah namazını birlikte kıldıktan sonra hocamızın, sabah ki Arapça dersine katıldık ve sonra ver elini çorbacıya… Çorbamızı içip karnımızı doyurunca veda vakti gelmişti. Musa Hoca ve Ahmet kardeşle de vedalaşıp yola çıktık. Aslında Konya’ya gelmişken rahmetli Ali Küçük Hocamızın kabrini de ziyaret etmeyi düşündük ama vaktimizin darlığı sebebiyle imkanımız olmadı. İnşaallah bir daha Konya’ya gelirsek rahmetli hocamızı da ziyaret ederiz.
Evet, Konya gezimiz burada bitmişti. Artık güzel şehir, Eskişehir’in yolunu tutma vaktiydi. Zira bizi Üstad Atasoy Müftüoğlu Hocamız bekliyordu. Zira hocaları fazla bekletmemek gerekiyordu. Seksen yaşına gelmiş, bembeyaz saçları ve sakalıyla ilmi faaliyetlerine devam ediyordu. Kendisinin de itiraf ettiği gibi yaşlılık hastalıkları baş göstermiş ve bir gözünü kaybetmişti. Hali hazırda ki tek gözüne de gözü gibi bakıyordu. Hocamızın dikkat çeken ilk özelliği belki de konuşma diksiyonuydu. Çok güzel konuşuyor, hitap ederken “Efendim” gibi saygı sözcükleri kullanıyordu. Kendisiyle ilk defa yüz yüze geliyorduk. Ama gerçekten etkileyici bir yanı vardı. Özellikle Atasoy Hoca, Müslümanların ufuklarını açma konusunda çokça gayret göstermiş bir düşünce adamıydı. Kendi elleriyle getirdiği kahve ve tatlı ikramı ile birlikte çok hoş bir muhabbet yaptık. Ahmed Hocamızla alakalı röportajı tamamladıktan sonra bir de: “Bize ve Müslümanlara neler tavsiye edersiniz?” diye kısa bir röportaj daha yaptık. Daha sonra bize kitap hediye etti, Atasoy Hoca. Çok zarif bir kişiliği vardı. Ümmet için çok faydalı bir insandı. Onu yakından görünce daha önce niye gidipte kendisiyle tanışmadığım için üzüldüm. Evet, son olarak Atasoy Hoca, Müslümanlar için ufuk açıcı ve yol gösterici, düşünce işçisi bir âlimdir. Mutlaka, ömrünün son dönemleri olsa da düşüncelerinden ve eserlerinden faydalanmak gerekir diye düşünüyorum. Müsaade isteyip yola revan olduk.
Şimdi sıra Kütahya’nındı. Evet, Ahmed Hocamızın memleketi… Orada doğmuş ve büyümüştü. Rahmetli hocamızdan üç yaş büyük ve aynı zamanda kendisi de bir hoca olan Salih Kalkan Hocayı ziyaret ettik. Bizi evinde ağırladı ve güzel bir şekilde ikramda bulundu. Yüz hatları ve vücut tipiyle aynen rahmetli hocamızı andırıyordu. Geçen yıl Ahmed Hocamızın cenaze töreninde tanışmıştık. Uzunca muhabbet ettik. Ona, Ahmed Hocamızın küçüklüğünü, gençliğini, ailesine karşı duruşunu sorduk. Bize birçok bilmediğimiz şeyler anlattı. Kendisiyle röportajımızı yaptık. Nasihatlerini dinledik. Daha sonra müsaade istedik. Kendisiyle fotoğraf çekmeyi de unuttuk maalesef. Sonra Kütahya’da ikinci olarak Coşkun Uzun ağabeyi çalıştığı dükkanda ziyaret ettik. Kendisiyle de hoşça muhabbetten sonra Kütahya Kalesine doğru yol aldık. Üç günlük yolculuğumuz boyunca tek gezdiğimiz yer burasıydı. Evet, muhteşem bir manzarası vardı. Tüm Kütahya ayağımızın altındaydı. Keşke Kütahya’yı Ahmed Hocamız hayatta iken kendisiyle birlikte geziverseydik diye düşündüm. Bu kısa kaçamaktan sonra yine yola düştük.
Şimdi de sırada Osmanlı’nın doğduğu şehir olan Bursa vardı. Her tarafı yeşil Bursa… Bizi Bursa’da Cem Gülseven abi ve arkadaşları ağırladılar. Hem işyeri hem de mescit olarak kullandıkları bir yerleri vardı. Burada oturduk muhabbet ettik, yedik, içtik. Sağolsun onlarda bizimle birlikte gecelediler. Bu arada bir ara Bursa’da ikamet eden bir ağabeyimizi de evinde ziyaret ettik ve sonra yine mescide döndük. Biraz muhabbet ve namazdan sonra uyuyabildik. Sabah namazına kalktık. Sonra bir kahvaltı hazırladı kardeşler. Kahvaltı sırasında ve sonrasında bazen hararetleşen ama genel olarak merhamete dayalı bazı konularda karşılıklı müzakerelerimiz oldu. Birbirimize sarılarak, kardeş olduğumuz bilinciyle vedalaştık ve Bursa’dan ayrıldık.
Yolculuğumuz gerçekten çok güzel geçiyordu. Bursa’dan yola çıkıp soluğu Çanakkale Gelibolu’da Roman kardeşlerimizin, abilerimizin yanında aldık. Bu kardeşlerin olduğu bölge gerçekten çok özel bir yerdir. Burada, Cengiz Köksal abi ve birkaç arkadaşının gayretleriyle çok eski yıllardan beri devam edegelen tevhidî bir çalışma sürdürülüyor. Birçok cemaatten tanınmış hocalar buraya gelip sohbetler yapmış, dersler vermişti. Acizane bende bir dönem, Ahmed Hocamın takdiriyle buraya birkaç kardeşle birlikte ayda bir gelip ders veriyordum. Çok güzel, çok sıcak insanlardı. Bir kısmı kendini yetiştirmişti. Dertleri vardı, Müslümanlardan yana ama o dertler, bizimde derdimizdi. Hasbihal ettik, dertleştik. Sonra onlarda, maruf olan kahve sohbetleri faslına geçtik. Burada, kardeşler özellikle akşamları toplanıp sohbetler yapıyorlar. Gelen misafirleri de bu sohbetlerde konuşturuyorlar, soru soruyorlardı. Bu seferde öyle olmuştu. Bizden, Selçuk Koç ağabeyle Asım Şensaltık Hocam, kardeşlerin sorularını cevapladılar. Kardeşlerimizin yapmış oldukları bu kahve sohbeti konsepti gerçekten çok güzeldi. Her güzel şeyin sonu olduğu gibi vaktimiz dolmuş ve ziyaretimizin sonuna gelmiştik. Gerçekten çok memnun kaldığımız Gelibolu’lu kardeşlerden izin istedik. Birbirimize sarıldık ve yeniden buluşmak ümidi ve duasıyla yola çıktık. Şimdi, yolumuz İstanbul’aydı. Döndük dolaştık, dağları aştık, yine İstanbul’a geldik. Evet, gerçekten üç günlük bu yolculuk ve ziyaretlerden memnun kalmakla birlikte yorulduk. Tatlı bir yorgunluk vardı üzerimizde. Güzel ve huzur dolu bir uyku bekliyordu bizi…
İkinci Kısım:
BU YOLCULUK VE ZİYARETLERDEN ÇIKARDIĞIM BAZI MESAJLAR
- Müslümanlar mutlaka birbirini ziyaret etmeliler. Farklı bölgelerde olsalar da imkanlar ölçüsünde karşılıklı ziyaretleşmeler yapılmalı. Bu olmazsa olmaz bir şarttır. Özellikle herkesin birbirinden gitgide uzaklaştığı, ayakların sıratı müstekîm’den kaydığı bir dönemde…
- Bu ziyaretleşmeler tarafların birbirlerine karşı muhabbetinin artmasına sebep olur.
- Yanlış anlamalar, yanlış bilgiler varsa onlar giderilir.
- Bu tür yolculuklar meşakkatlidir. Müslümanın, diğer Müslümanlar için meşakkat çekmesini ve böylece güzel bir amel işlemesini sağlar.
- Bu yolculuklar sabrı da arttırır.
- Ziyaretleşmeler sırasında hediyeleşmekte güzel bir ameldir.
- İkram ev sahibinin şanındandır. İslam, ikramı önemli görmüştür. Evinize sizin için gelen insanlara ikram etmek sizin Müslümanlığınızın güzelliğindendir. Tabi güzel söz konuşmakta ikramdandır.
- Yolculuk sırasında birlikte yola çıktığınız arkadaşlarınızı da daha iyi tanımış olursunuz.
- Farklı hoca ve farklı Müslümanlarla, ümmetin nice sorunlarını bu ziyaretlerde konuşup istişare edebilirsiniz.
- Gerçekten bir âlimin yanında olmak, muhabbet etmek çok farklı ve çok özel bir durumdur. Bu nedenle mutlaka, âlimleri ziyaret ederek onlardan faydalanmak gerekir.
- Yolculuk esnasında mutlaka küçük veya büyük çaplı sorunlar çıkabilir. Bunlar bir an önce, hoşgörüyle çözülmeli, gereksiz yere büyütülmemelidir.
- Bu tür yolculukların en güzel yanı birçok yeni insanla tanışmaktır.
- Müslümanlarla güzel hatıralarınız olur.
- Kardeşlik müessesesi daha da sağlamlaşır.
- İleride ortak iş ve eylemler yapılabilmesinin zemini bu yolculuklarda atılır.
- Mü’minler, birbirlerini daha yakından tanır.
- Uyku azaltılır, sohbet ve muhabbet arttırılır.
- İlmî konular, karşılıklı konuşulur ve ortak düşünceler etrafında kenetlenilir.
- Bazen küs olan kardeşlerin barışmasına vesile olur, bu yolculuk ve ziyaretler…
- Her haliyle hayırdır, hayırlıdır.
- Mutlaka ziyaretleşmeler arttırılmalıdır.
Üçüncü Kısım:
MÜSLÜMANLARA GENEL MESAJLAR!
Değerli kardeşlerim! Kur’an Yurdu Mescidi olarak bu yolculuğu ve ziyaretleri yaparken, siz kardeşlerimize vermek istediğimiz birçok mesaj var. Bizler, Ahmed Kalkan Hocamızın talebeleriyiz. Şunu bilmenizi isteriz ki: Hocamızı hiçbir zaman unutmayacağız ve unutturmayacağız. Tabii ki hataları ve eksikleriyle birlikte hocamızda bir insandı. Onu hiçbir zaman haddinden fazla yüceltmeyeceğiz. Ama hak ettiği övgüyü de yapmaktan geri durmayacağız. Bu nedenle hocamızın vefatının birinci yıl dönümünde kendisiyle alakalı bir program yapmaya karar verdik ve bu programın içeriğini doldurmaya çalışıyoruz. Hocalarla yaptığımız bu röportajlarda bu sebebe mebnîdir.
Kardeşlerim! Kurulduğumuz günden bugüne kadar kendimiz dışındaki Müslümanlarla da iletişim halinde olmaya devam ediyoruz, edeceğiz. Bu konu da tüm Müslümanlara yalnız kalbimiz ve kucağımız değil tüm imkanlarımız da açıktır. Ümmetin menfaati için olacak bütün faaliyetlerde, Müslümanların yanında olacağımızı ilan ediyoruz. Bu ziyaretle Müslümanların kardeşliğinin arttırılması için gerektiğinde, ayaklarına kadar gitmeye hazır olduğumuzun mesajını da vermek istiyoruz.
Bizler, ümmetin yeniden inşâsı için elimizden ne gelirse veya bize ne tür sorumluluk düşerse yapmaya hazır olduğumuzu ifade ediyoruz. Farklı düşüncelerimiz olsa da değişik gruplarla sırf Allah’ın rızasını kazanmak için birlikte iş birliği yapmaya kararlıyız. Bunu da değişik organizelerde yapıyoruz ve yapmaya devam edeceğiz.
Şunu da herkesin bilmesi gerekir: Kur’an Yurdu’nun görüşleri dinin kendisi olmadığı gibi hiçbir grup, dernek, cemaat veya hocanın görüş ve düşünceleri de bu anlamda dinin kendisi değildir. Din; Allah’ın kitabı ve Rasulullah efendimizin sünnetinden oluşmaktadır. Bu nokta da yani dinin ana esaslarında buluşabilir, ihtilaflı konularda birbirimizi hoş görebilirsek ümmeti yeniden ayağa kaldıracak temelleri sağlam atmış olacağız. Aksi ise hiç bitmeyecek sorun ve problemlere sebep olacaktır.
Sonsöz olarak: Bu tür, ümmet için faydalı olan programları yapmaya, insanları tevhide davet etmeye, Kur’an ve sünnet’te buluşmak için gayret göstermeye devam edeceğiz. Rabbim tüm Ümmet-i Muhammed’e merhametiyle muamele eylesin! Gelecek, Müslümanlar için hayır olsun. Selam ve dua ile…