Allah’u Teâlâ’nın yarattığı zamanlar için bazı zamanlar vardır ki o zamanlar başka zamanlardan daha faziletlidir. Bu zamanları faziletli kılan şey zamanın kendisi değil, o zaman dilimlerinde gerçekleşen hadiseler veya eylemlerdir. İşte Ramazan ayı da böylesine faziletli bir zaman dilimdir. Ramazan ayını da faziletli kılan birtakım unsurlar vardır. Hemen akla gelenleri bu ayda Kur’an-ı Kerim’in inzâl edilmeye başlaması ile oruç ibadetidir. Bu yazımızda idrak ettiğimiz Ramazan ayını daha nitelikli bir şekilde ihya etmek için dikkat etmemiz gereken bazı hususları gündeme getireceğiz. Öncelikli olarak Rabbimizin şu sözüne kulak verelim:
“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah'ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.” (Bakara, 2/185)
- Oruç
Kardeşim bil ki, Ramazan ayını diğer aylardan ayıran en önemli husus hiç kuşkusuz ki, bu ayda takvaya ulaşmanın en önemli unsurlarından birisi olan oruç ibadetidir. Allah’u Teala, orucu eski şeriatlerde emrettiği gibi Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Rabbinden getirdiği şeriatte de emrederek farz kılmıştır. Kardeşim, Rabbimizin bu konudaki hitabına kulak verelim; “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” (Bakara, 2/183) Dolayısıyla Ramazan ayını ihya derken ilk üzerinde durmamız gereken unsur, oruç ibadetini bütün boyutlarıyla en güzel şekilde yerine getirmek olmalıdır.
Peki kardeşim orucu en güzel şekilde bütün boyutlarıyla nasıl tutarız?
Kardeşim! Bu konuda iki önemli husus vardır. Şimdi bunları gündeme getirmeye çalışalım:
A) Kardeşim! Rabbimizin oruç emrine, hayatın getirdiği bütün zorluklara rağmen –mahzurlu olanlar hariç- teslimiyet göstererek başım/gözüm üzerine deyip yerine getirmeye çalışmalıyız. Sabah namazının giriş vakti olan Fecr-i Sadıktan akşam namazın vaktinin girdiği zamana kadar yemek/içmek ve cinsel ilişkiden kendimizi uzak tutarak bu ibadeti yerine getirmeliyiz. Yani kısacası kitap ve sünnete orucu bozan unsurlar olarak gündeme getirilen şeylerden uzak durmalıyız.
B) İkinci Olarak da kardeşim! Orucu sadece midemize ve şehevi arzularımıza değil, bütün uzuvlarımıza tuttura bilmeliyiz. Nasıl ki orucu bozduğu için yemek/içmek ve cinsel ilişkiden uzak duruyorsak aynen bunun gibi, Allah’a olan kulluğumuza zarar veren, rabbimizin men ettiği her türlü işten, dinin koyduğu ahlak ilkelerine uymayan her türlü davranıştan kendimizi uzak tutmalıyız. Yani bir taraftan Rabbimiz emrettiği için oruç tutarken bir taraftan da Rabbimizin yasak ettiği işleri yapamamalı ve emrettiği diğer emirlerini de yerine getirmeliyiz. Kardeşim bil ki günümüzde, kendilerini İslam’a nispet ettikleri halde, Oruç tutuğu halde Namaz kılmayan insanlarımız olduğu gibi, oruç tuttuğu halde yalan söyleyen, gıybet eden, iftira eden, insanlara zulmeden, kafileri veli ve dost edinen şeriat düşmanlığı yapan bv. İnsanlarımız da maalesef var. Bunlar bir Müslümanın yapabileceği şeyler değildir. Ve bu insanlar Ramazanı ihya etmekten pek uzak olan insanlarıdır. Kardeşim bizler bu konularda çok hassas olmalıyız, Allah’a karşı yapmış olduğumuz kulluğumuza zarar veren her türlü davranıştan ve eylemden uzak durmalıyız. Bu konuda Peygamberimizin şu sözüne kulak verelim; “Oruçlu bir kimse yalanı ve yalanla iş yapmayı terk etmezse onun yemesini içmesini terk etmesine Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur.” [Buhari, Savm, 8.]
- Yardımlaşma
Kardeşim bil ki Ramazan ayını gereği gibi ihya etmek isteyen bizler, Ramazanın bir başka özelliği olan Müslümanlara arasındaki yardımlaşmayı ve dayanışmayı öne çıkaran boyutlarının da önemle üzerinde durarak yerine getirmeliyiz.
A) Kardeşim! Ramazan’da Müslümanlar arasında yardımlaşmayı öne çıkaran uygulamalardan birisi Fıtır Sadakasıdır. Ramazan ayını gereği gibi ihya etmek isteyen bizler, Ramazan ayı bitmeden Fıtır sadakalarımızı da vermeliyiz. İslam dini Müslümanlar arsında dayanışma ve kaynaşmayı sağlamak, zengin ile fakir arasında bir köprü oluşturarak sağlıklı bir sosyal toplum oluşturmak için Fıtır Sadakasını bu ayda emretmiştir. Can sahibi olan her insan için verilmesi gerekli olan Fıtır Sadakası, tolumdaki fakirler için bir nebzede olsa kendi ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlamaktadır. Kardeşim bu konu ile alakalı Abdullah İbn Ömer’in naklettiği şu hadise kulak verelim: “Hz. Peygamber fıtır sadakasını 1 sâ’ (ölçek) hurma ve 1 sâ’ arpa olmak üzere köle, erkek, kadın, küçük ve büyüklere farz kılmış ve insanlar (bayram) namazına çıkmadan önce verilmesini emretmiştir.” (Buhârî, Zekât, 76; Müslim, Zekât, 12 .)
B)Kardeşim! Ramazan’da Müslümanlar arasında yardımlaşmayı öne çıkaran uygulamalardan biriside Zekât ibadetidir. Her ne kadar, zekât yılın herhangi bir ayında verilebildiği halde Müslümanların örfünde Ramazan ayında verilmektedir. Dolayısıyla ramazanı gereği gibi ihya etmeyi düşünen Müslümanlar olarak izler eğer durumumuz var ise kendi kazançlarımızın bir kısmından Allah için vaz geçerek bunu ihtiyaç sahibi olan insanlara ulaştırmalıyız. Zekât konusunda Rabbimizin şu emrine kulak verelim kardeşim; “Sadakalar, -Allah'tan bir farz olarak- yalnızca fakirler, düşkünler, (zekât) işinde görevli olanlar, kalpleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi, 60)
C) Kardeşim! Ramazan’da Müslümanlar arasında yardımlaşmayı öne çıkaran uygulamalardan biriside özellikle ihtiyaç sahibi olan insanlara iftar sofrası kurmak, onlara ikram etmektir. Eğer imkanımız var ise, özelliklede yakınımızda olan ihtiyaç sahibi insanlardan başlamak üzere iftar sofralarımızda onlara da yer açmak, buna imkan yoksa hazırlayacağımız yemekleri onların evlerine götürerek ikram etmek, buna da imkan yoksa kumanya kolileri hazırlayarak bu kardeşlerimize ikram etmeliyiz. Hele de kardeşim, Suriye gibi kendi zalimine karşı baş kardırmış, izzetli bir duruş ortaya koymanın bedelini ödeyen mazlum ve müstazaf kardeşlerimizi de unutmayarak onların sofralarına da yapacağımız ikramlarla ulaşabilmeliyiz. Bu konuda ki Peygamberimizin şu ifadelerine kulak kabartalım; “Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz.” (Tirmizi, Savm 82, (807)
- Namaz
Kardeşim! Ramazanı gereği gibi ihya etmek isteyen bizlerin dikkat etmesi gereken bir boyutu da, bu aya has olan namazlardır. Kardeşim bizler ramazanın manevi atmosferinden yeterince istifade etmek istiyorsak bu aya mahsus olan namazları da kılmalıyız. Tabi ki ramazana mahsus namaz deyince hemen aklımıza Teravih namazı gelmektedir. Kardeşim, teravih namazının kaç rekat olduğu ili ilgili tartışmalar her ramazanda gündeme gele dursun, biz bunlarla çok vakit kaybetmeden elimizden geldiği kadar ve gücümüzün yettiği kadar bu ibadeti yerine getirmeliyiz. Eğer zamanımız çok ise yirmi rekat, az ise de sekiz rekat kılmalıyız. Ama kesinlikle bu namazdan gafil olmamalıyız. Ve güç yetirdiğimiz oranda teravih namazını cemaatle kılmaya özen göstermeliyiz. Peygamber efendimizin şu buyruğuna kulak verelim kardeşim; "Kim ramazan namazını (teravih) inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek kılarsa onun geçmiş günahtan bağışlanır" (Buhârî, "Salâtü't-terâvîh", 1; Müslim, "Salâtü'l-müsâfîrîn")
Kardeşim! Ramazan mahsus bir ibadet olmasa da gece namazlarına da özenle devam etmeliyiz. Ramazan dışında belki de yeterince riayet edemediğimiz gece namazlarına Ramazan ayında sahura kalkmamızı vesile kılarak ihmal etmeden kılmalıyız. Ramazanda sürekli hale getirdiğimiz gece namazları belki de Ramazan dışında da sürdürebiliriz. Kardeşim zaten sahura kalkıp da gece namazını kılmadan yapmak akıllı insanın yapacağı bir iş değildir. Hani dedik ya kardeşim, Ramazan ilahi rızaya ulaşmak için bir vesile, o halde bu vesileyi en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Peygamberimizin şu sözlerine kulak verelim : “Hz. Bilal (r.a.) anlatıyor: “Resulullah (s.a.s.) buyurdular ki: “Size geceleyin kalkmayı tavsiye ederim. Çünkü o, sizden önce yaşayan salihlerin âdetidir; Rabbinize yakınlık (vesîlesi)dir; günahlardan koruyucudur; kötülüklere kefarettir, bedenden hastalığı kovucudur.” |Tirmizî, Da’avât 112, (3543, 3544).
- Kur’an-ı Kerim
Bil ki kardeşim! Ramazan’ı ramazan yaparak diğer aylardan daha değerli kılan şey elbette bu arda Kur’an-ı Kerim’in inzal edilmeye başlamasıdır. Kur’an’ın inzal edilmeye başladığı gece olan Kadir gecesinin bu ayda olması Ramazan ayının oruç içinde seçilmesinin bir sebebidir Allah’u âlem. Kur’an’ın indirilmesinin oruçtan daha değerli olmasının sebebi, orucun önemini, faziletini de biz Kur’an’dan öğreniyoruz. Yani Kur’an olmasaydı biz orucun ve diğer emir ve yasaklarında önemini ve faziletini anlayamazdık. İşte bunun için kardeşim, Ramazan ayı bizim Kur’an ile olan bağımızın en yüksek noktaya ulaştığı bir ay olmalıdır. Ramazan ayı dışında okuduğumuzdan çok daha fazla bir şekilde Kur’an’ı anlamaya yönelik okumalarımız olmalıdır. Arapça biliyorsak metninden, bilmiyorsak da hem metninden hem de mealinden okumalı hatta imkan varsa metin ve meal hatmi yapmalıyız. Çünkü önderimiz ve rehberimiz olan Peygamberimizde Medine döneminde her yıl Cebrail (a.s.) ile birlikte o zaman kadar inen bütün ayetleri talim yaparak hatim yapıyorlardı. Peygamberimizin bu sünnetinden biz de ilham alarak bizde Kur’an’ı anlamaya yönelik her zaman yaptığımız veya yapmamız gereken okumalarımızı artırmalıyız.
Kardeşim! Toplumumuzda yaygın olarak yapılan yanlış hatim merasimlerine kızarak veya karşı çıkmak için Kur’an okumak ve hatim yapma uygulamalarımızdan vazgeçmemeliyiz. Ama onların yaptığı yanlışları yapmamak kaydıyla. Kardeşim maalesef onlar, Kur’an’ı anlamadan okumanın yeterli olacağını zannetmektedirler. Yine onlar, yapılan hatimlerin insanları kötülüklerden koruduğuna inanmaktadırlar. Yine onlar, yapılan hatimlerin ölen insanların ruhlarına hediye edilmesi gerektiği hatta hediye edilen ruhlara fayda verdiği gibi yanlışları yapmaktadırlar. Bizlerin Kur’an okuma amacımız hiçbir zaman böyle olamamalıdır. Bizler Kur’an’ı ancak ve ancak anlamak ve hayatımıza aktarmak vede başkalarını da bu Kur’an’ın hakikatleriyle uyarmak için okumalıyız. Birde olsa olsa bir davetçi olarak eğer yeteri düzeyde Kur’an’ı metninden okuyamıyorsak eğitim amacıyla Kur’an okumalıyız. Kardeşim bir davetçi olarak Kur’an’ı metnini de iyi bir şekilde okuyabilmeliyiz. Tecvidine, mahrecine dikkat ederek yanlışsız bir şekilde okuyabilmeliyiz. Kardeşim, Peygamberimizin şu sözlerine kulak kabartalım; "Bu Kur'ân'ı öğreniniz! Çünkü onun tilâvet edeceğiniz her harfine karşılık on hasene ile sevap verilir, mükâfatlandırılırsınız.” (Dârimî, c. 2, s. 108.) "Kim Kur"ân okur, onu ezberler, onun helâlini helâl, haramını haram kılarsa, Allah o kimseyi bu amelinden dolayı cennete koyar …” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 149, Tirmizî, c. 5, s. 171)
- İ’tikâf
Kardeşim! Yine bil ki, Ramazan ayını hakkıyla ihya etmek için baş vuracağımız vesilelerden biriside hiç şüphesiz ki i’tikaftır. İ’tikaf toplumumuzda pek bilinmese de Hz. Peygamberimizin Ramazanında ayı yeri olan bir sünnetidir. Hem de Ramazan orucu farz kılındıktan sonra hiç terk etmediği müekked bir sünneti. Toplum olarak bazı ibadetleri ön plana çıkartıp bazı ibadetleri de hayatımızın dışarısına atmış durumdayız. İşte itikafta bu ibadetlerden birisidir. Kardeşim bil ki itikaf, Ramazan ayında manevi olarak arınmayı amaçlayan bir Müslümanı, bu arınma ameliyesini neticeye ulaştırıp bayrama arınmış bir şekilde ulaştıran bir ibadettir. Peygamberimizin şu şekilde buyurduğunu unutma; “Ramazan girip çıktığı halde günahları affedilmemiş olan insanın burnu sürtülsün…” (Tirmizi, Daavat 110) İşte ramazanı bütün boyutlarıyla ihya ettiğimiz zaman bayrama manevi olarak arınmış bir şekilde çıkmamız mümkün olur. Buda orucuyla, namazlarıyla, Kur’an okumalarıyla, itikafıyla, infakıyla ve Kadir gecesini ihya etmesiyle mümkün olabilmektedir.
Kardeşim bil ki! İ’tikaf, Ramazan ayının son on gününde mescitlerden birisine kişinin kendisini kapatarak ibadete adamasına denir. Tabi ki itikaf yapmak için illa on gün yapmak zorunda değiliz ama sünnet olan on gün olmasıdır. Yani kişi imkânı olduğu kadar itikafa niyet ederek bir saat veya bir gün yani zaman ayırabildiği kadar i’tikafa girmelidir.
- Kadir Gecesini İhya Etmek
Kardeşim bil ki! Ramazan ayını en verimli bir şekilde ihya etmenin vesilelerinden bir tanesi de, Kur’an’ın indirildiği gece olan kadir gecesini ihya etmekten geçer. Kardeşim kadir gecesi hakkında Rabbimiz şöyle buyurur; “Biz o (Kur'ân)nu Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin ne olduğunu sen nereden bileceksin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail veya Ruh adındaki melek) o gece Rablerinin izniyle, her iş için inerler. O gece, tanyeri ağarıncaya kadar süren bir selâmettir.” (Kadir, 1-5.)
Kardeşim! Söyle diyebiliriz; Ramazan’ı faziletli kılan o ayda bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin olmasıdır, Kadir gecesini bin aydan daha hayırlı kılan ise, o gecede Kur’an’ın indirilmiş olmasıdır. O halde kardeşim, madem Kur’an indiği geceyi bin aydan daha hayırlı kılıyorsa, bizim hayatımıza indiği zamanda bizi binlerce insandan daha hayırlı kılacağına inanarak bu geceyi ve bu gecenin içerisinde bulunduğu ramazanın son on gününü çok iyi bir şekilde değerlendirmeliyiz. İ’tikafın ramazanın son on gününde olmasının sebebi de bu olsa gerekir. Ramazan’ın son on gününde olduğu kabul edilen Kadir gecesinin en güzel şekilde ihya edilmesinin yolu İ’tikafı en güzel şekilde ihya etmekten geçmektedir. Şunu da söyleyebiliriz, itikafı güzel bir şekilde ihya etmek için Ramazan ayını ihya etmek gerekir.
Kardeşim! Bilmeliyiz ki, bir geceye Kur’an indiği zaman o geceyi bir aydan daha hayırlı kılıyorsa bizim hayatımıza da indiği zaman bizi de hayırlı kılacaktır. Kur’an’ın hayatımıza inmesi için elimizden gelen çabayı ortaya koymalıyız. Onunla ilişkimizi artırarak, onu okumalı, okuduklarımızı anlamaya çalışmalı, anladıklarımızı da hayatımıza taşımalıyız. İşte o zaman bizim de kadir gecemiz olacak ve biz binlerce geceden hayırlı olacağız.
Kardeşim! Son olarak da şunlara da dikkat etmeliyiz. Gün içerisinde oruç tutuyoruz diye akşamını bin bir çeşit yemekler yiyerek israf bataklığına sürüklenmemeliyiz. Yani kardeşim kısacası Ramazan ayı gıda tüketiminin hayatımızda en asgariye indiği ay olmalıdır. Maalesef toplumumuz bu konuda da pek olumlu bir örneklik ortaya koyamamakta. Biz onlar gibi olmamalıyız. Kardeşim unutmadan, hele hele şu televizyon ve belediyelerin, müzik ve eğlence şölenine dönüştürdüğü boyutlarından uzak durmalıyız. Bunlar hani dedik ya “Ramazan manevi arınmayı sağlamaktadır” işte bu boyutunun altına döşenmiş bir dinamit gibidir. Bizde kendi maneviyatımızın altına dinamit döşemeyelim.
İşte kardeşim! Ramazan’ı hakkıyla ihya etmek için dikkat etmemiz gereken unsurların üzerinde durduk. İnşaAllah bunları yerine getirme azmini gösteririz de bayrama manevî olarak arınmış ve Ramazan’ı hakkıyla ihya etmiş oluruz. Selam ve dua ile.