Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla. Hamd Rabbimize, salat ve selam Rabbimizin Nebilerine ve hassaten onların sonuncusu olan önderimiz Rasulullah’adır.
Rabbimizin mukaddes belde olarak nitelediği (Maide 21; İsra, 1) Filistin, bilindiği gibi bir asırdan fazla bir süredir kâfir emperyalist güçler ve onların işgal aparatı siyonist terör varlığının işgali altındadır.
1917’de emperyalist İngiltere’nin işgali ve “Belfour Deklarasyonu” ile bölgede Siyonist bir işgal devleti kurma kararı ile başlayan süreç, 1948 yılında “Stern”, “Haganah” gibi Siyonist terör örgütlerinin İngiltere, ABD ve onların güdümündeki BM himayesinde devletleştirilmesi ve Filistin halkının büyük katliamlara uğratılarak yurtlarından, evlerinden uzaklaştırılmasıyla neticelendi.
Siyonist işgal rejiminin, emperyalist efendilerince İslâm dünyasının merkezine bir hançer gibi kanlı şekilde saplanmasının tarihi olan 14 Mayıs 1948, Filistinliler tarafından her yıl “Nekbe / Büyük Felaket” olarak hatırlanmakta ve gündem edilmektedir.
Filistin’in gasbı, Filistinlilerin katledilmesi ve yurtlarından zorla tehcire dayalı bir bir işgal organizasyonu olan Siyonist rejim, bölgedeki gayr-i meşru varlığını ileriki yıllarda özellikle emperyalist ABD’nin desteğiyle daha da genişletmiş ve biz Müslümanların ilk kıblegâhımız olan Kudüs dahil İslâm beldelerini necis postallarıyla çiğnemiştir.
Günümüzde özellikle de kendi coğrafya ve halklarına ihanet içindeki bölge ülkelerinin “normalleşme” adı altındaki işbirlikçi politikaları sonucu işgal rejimi yerleşim adı altında işgalini Filistinlilerin elinde kalan son toprak parçalarından biri olan Batı Şeria’da daha da genişletmekte ve zaten çoğunluk itibariyle kendi ülkelerinde onlarca yıldır mülteci olarak insani yaşam şartlarından mahrum mülteci kamplarında yaşayan Filistinlileri bu kamplarda da rahat bırakmamaktadır.
Bütün bunlara ek olarak siyonist işgal rejimi, özellikle son yıllarda bölgedeki işbirlikçi rejimlerin ihanet politikalarından aldığı cesaretle ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın mahremiyetini ihlal eden ve onu zamansal ve mekânsal olarak bölmeye dönük saldırı ve ihlallerini artırmış bulunuyor.
Bu ayın başında da birçok yerleşimci siyonist, beraberlerinde yöneticiler ve hahamlar da olduğu halde Mescid-i Aksa’ya baskınlar düzenledi, biz Müslümanların ilk kıblemizin mahremiyetini ayaklar altına aldı.
Bu alçaklığa tepki gösteren Mescid-i Aksa murabıtı kardeşlerimiz ise siyonist işgal polisinin alçakça saldırılarına maruz kaldı. Bir hanım murabıt kardeşimize işgal polislerince yapılan ağır saldırı hafızalarımıza kazındı.
İşte böyle bir konjonktürde Gazzeli kardeşlerimiz, yerleşim adı altında işgalin daha da genişletilmesi ve bunun için Filistinlilerin evlerinin buldozerlerle yıkılması politikaları ve Mescid-i Aksa’nın mahremiyetinin ihlalinin sıradanlaşmasına karşı 7 Ekim 2023 sabahı son derece başarılı bir operasyonla cevap verdi.
Aynı anda ateşlenen 5 bin roketle Siyonist yerleşim bölgeleri vurulmaya başlanırken, Gazzeli mücahitler de paramotor araçları ve motosikletlerle Gazze’ye örülen işgal duvarlarını aşarak işgal karakollarına saldırdı ve birçok işgal askerini öldürüp birçok da esir aldı.
Bu operasyon, bir asırlık işgale ve bu işgalin her geçen gün genişletilmesine karşı Filistin halkının haklı bir cevabıdır. İşgal varoldukça direniş de varolacaktır, varolmalıdır. İşgali meşrulaştırmak, insanlık dışı, onursuz bir tutumdur.
7 Ekim sabahı Filistin İslâmî direnişinden büyük bir darbe yiyen ve böylece tüm imajı yerle bir olan işgal rejimi, üç gündür hıncını malum Gazzeli sivillerden çıkarmaya çalışmaktadır. Şu ana kadar 200’e yakını çocuk olmak üzere 800’den fazla Gazzeli, sivil hedefleri bilerek bombalayan işgal ordusunun hava saldırıları neticesi katledilmiş durumda. Siyonist katiller, saldırılarını hunharca sürdürmekte, buna karşılık başta emperyalist ABD olmak üzere batı dünyası bu soykırım girişimine destek vermektedirler.
İslâm dünyası yöneticilerinin çoğu ise, her iki tarafa itidal çağrısında bulunmak gibi ifadelerle konuyu geçiştirmekte ve üç maymunu oynamayı sürdürmektedirler.
Biz Müslümanlar, İslâm’ın mukaddesatının savunulması demek olan Filistin dâvâsını dâvâmız olarak biliyor ve emperyalizmin bölgemizdeki aparatı olan siyonist işgal rejimi bölgemizden silinip atılıncaya kadar bu haklı mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz.
Rabbimizden işgalci zalim kâfirleri ve efendilerini bizlerin elleriyle cezalandırmasını, direnen kardeşlerimize sebat vermesini ve mazlum Gazze halkına sabır yağdırmasını niyaz ediyoruz.
Yaşasın Filistin İslâmî direnişimiz.
“…(Rabbimiz!) Sen bizim mevlâmızsın, kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara, 286)
(Kur'an Yurdu, - Kur'an Nesli İlim Merkezi, - İktibas Dergisi, - Venhar Haber, - Yetim Bize Emanet, - Yeni Nesil İnsanî Yardım Derneği)