Ailede Maddiyatın Oluşturamayacağı Huzur!

“İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O'nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda, düşünen kimseler için dersler vardır.” (Rum, 21)

Bizi yaratan Rabbimiz, kalbimize neyin huzur vereceğini ve neyin bizi yıpratacağını en iyi bilendir. Bu nedenle İslam, insanın fıtratına en uygun denge dinidir.

Ailemizle sevinmek, neşelenmek, gülmek, gezmek, dünya nimetlerinden yararlanmak… Bunların hepsi birer nimettir. İslam, bu nimetlerden tat almayı yasaklamaz; yalnızca ölçüsünü öğretir. Çünkü sınırlar zevki değil, zararı engeller. Dünya hayatının güzelliği, sahip olduğumuz nimetleri fark etmekle mümkündür. İnsan farkındalığını yitirip ölçüyü kaybederse ya nimetin esiri olur ya da nimetten mahrum kalır. Bu yüzden müminin yüreğinde sürekli bir mihenk taşı olmalıdır:

“Allah bizden razı mı? Evliliğimiz İslam’ın ölçülerine uygun mu?”

Günümüzde maddiyat üzerine kurulu birçok evlilik, dışarıdan ışıl ışıl görünüyor; ama içlerinde sessiz bir boşluk taşıyor. Çünkü para yalnızca eşyayı güzelleştirir; kalpleri değil. Evliliğin gerçek değeri, iki insanın birbirine “Seninle huzur buluyorum” diyebilmesi ve birbirinin cennet vesilesi olmaya talip olmasıyla ölçülür. Aynı sofrada rızkın Allah’tan geldiğini bilmek, yoklukta da varlıkta da,  gönül gönüle aynı yolda kalabilmekle gerçekleşir.

Dünya hayatı elbette zorlukları ve güzellikleriyle geçici ve değişkendir; maddiyat tükenebilir, imkanlar daralabilir, bolluk azalabilir. Maddiyata yaslanan evlilikler ise daha ilk rüzgârda savruluverir; çünkü dayanacak bir gönül bağı yoksa, orada sevgi değil, hesap devreye girer. Para ve maddi güç yalnızca birer araçtır; amaç hâline geldiğinde o evde ne sadakat kalır ne huzur. Ev eşyayla kurulabilir, ama gerçek yuva sevgi ve muhabbetle kurulur.

Ne yazık ki bugün çoğu insanın ışıltılı modern dünyaya ayak uydurma tutkusu, kalpleri köreltiyor ve evliliğin asıl amacını gölgede bırakıyor. Oysa gerçek huzur, çoğu zaman büyük şeylerde değil; bir tebessümde, bir bardak çayın etrafında toplanan muhabbettedir. Eşlerin birbirine “Ben seninle tamamlanıyorum” diyebildiği evler, maddiyatın değil, rahmetin gölgesinde büyür. Çünkü Allah’ın rızasını merkeze alan yuvalar, fırtınalarda bile savrulmaz. Huzur; aynı yöne bakan iki kalbin, Rabbine dayanarak kurduğu o sarsılmaz birlikteliktir. İşte o zaman maddiyat değil, sevgi ve muhabbet konuşur; ev de, yuva olur, yürek de, huzur bulur.

Ey rabbimiz!” derler, “Bize mutluluk getirecek eşler ve çocuklar bahşet; bizi günahtan sakınanlara öncü yap!” (Furkan, 74)

Er Rabbimiz! Ebedi esenlik yurdunun gölgeliklerinde, el ele ırmak boyunca huzurla yürüyenlerden eyle bizi!