Musa (a.s.) Kur’an'da en çok adı geçen peygamberdir. İsrailoğullarına gönderilmiş ve onlarla bayağı mücadele etmiştir. Hayatında dokuz önemli yol yürümüş, yürüdüğü bu yollarda birçok şeye tanık olmuş ve hayatın inşasına bunların etkisi bir hayli fazladır.
Şimdi bu yolların neler olduğunu görelim:
1- Birinci yol daha bebekken başlar! Annesi onu Nil Nehrine bırakır. Bu ilk yolcuğu onu Firavun’un sarayına getir. Sarayda yani ileride baş düşmanı olacak olan zalimin sarayında yerleşir.
“Musa'nın annesine, «Çocuğu emzir. Başına bir şey gelmesinden korkuyorsan bir sandık içinde suya bırak, korkma, üzülme, biz onu tekrar sana vereceğiz ve onu peygamber yapacağım» diye bildirmiştik.
Nihayet Firavun ailesi onu buldu ve aldı. Çünkü o, sonunda kendileri için bir düşman ve dert olacaktı. Şüphesiz Firavun, Haman ve askerleri suçlu oldukları için yanılıyorlardı.” (Kasas, 7-8)
2- Musa (a.s.)’ın ikinci yolculuğu, Mısır'da bir kişinin ölümüne sebep olmasıyla ve bunun akabinde Mısırı terk ederek Medyen'e yolculuğudur. Saray yaşamından kaçak ve firari konumuna düşer. Yolda Allah'tan yardım ister ve Medyen'de Şuayib (a.s.) yanında çoban olmasıyla yeni bir hayata başlar.
“Musa, korku içinde çevresini gözetleyerek şehirden çıktı. «Rabb'im! Beni şu zalim kavimden kurtar.» dedi. Medyen'e doğru yönelince; «Ümit ederim ki Rabb'im doğru yola iletir.» dedi.” (Kasas 21-22)
“Kızların babası; «Bana sekiz yıl çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer bu süreyi on yıla tamamlarsan o senin tarafından bir iyiliktir. Ben sana zahmet vermek istemem. İnşallah, beni iyi kimselerden bulacaksın» dedi.” Kasas 27.
3- Üçüncü yolculuğu da Medyen'den ailesi ile yola çıkmasıyla başlıyor. Bu yolculuğu onu bir peygamber olarak Mısır’a geri götürecekti.
4- Yol üzerinde Tur dağına uğraması, Allah (c.c.) konuşması ve kardeşi Harun (a.s.) ile peygamber olarak görev verilen Allah (c.c.) tarafından tekrar Mısır'a gönderilmesidir.
Saray yaşamın eğitiminden geçmesi, ayrıca çobanlık mesleği Musa (a.s.)'a farklı bir kişilik oluşturmuş ve bununla peygamberlik vasfına hazırlanmıştır. Cehalet sarayından çobanlık müessesesi, Şuayip (a.s.) eğitimiyle dahada pişmesi ile tam donanımlı olarak doğup büyüdüğü yer olan Mısır'a gitmesi ile nübüvvet vasfı ile mücadele süresi başlamıştı.
Mısır'da Firavun ve avanesiyle mücadele etmesi, takdire şayandır. Firavunun köleleri durumunda olan İsrailoğullarını Mısır’dan çıkarması, bunun için hem Firavunu ikna etmesi, hem de kölelik girdabından çıkmak istemeyen İsrailoğullarını ikna etmek ancak nübüvvet görevi olan Musa (a.s.)'ın yapacağı bir iştir.
5- Musa (a.s.) adeta Mısır'ı fetheden komutan edasıyla, Mısır'dan yeni bir yolculuk ile nübüvvetin en zor dönemine geçiş yapıyordu. Allah'ın yardımı ile denizi yarması, karşıya geçince kavmi putlara tapmak istemesi, kavminin savaşmak istememesi, hazır yiyecek ile beslenmeleri, taştan su çıkması, hiç memnun olmamaları ile İsrailoğulları; iman edenler hariç, insan şeytan vasfını kimseye vermemiş azgın kavimdir.
Musa (a.s.) Mısır'da; Firavun devlet yöneticisi, Haman askeri kanadı, Karun ekonomik kanadı, Bel'am diyanet kanadı ile bütünsel mücadelesi ile onlara galip gelmişti.
Günümüz dünyasında da aynı Firavun ve düzenleri gibi bir oluşuma sahipler. Halkı bu şekilde kölelik düzeni içine hapsetmişlerdir. Çünkü Firavun halkı aptallaştırmıştı; aptallaşan halkı yönetmek kolaydır. İtiraz edeni nerdeyse yok gibidir. İsrailoğulların azgın guruhu; Firavun sistemini iyi anlamış bu sistemi genişleterek yani işin içine mafya ve ajanlığı sokarak insanları köle gibi kullanmışlardır.
İsrail=siyonizm dünyayı kuşatmış vaziyette insanları saptırıcı fikirler ile esir alıp, ekonomik kıskacı, silah gücü, teknoloji gücü, politika gücü, medya gücü ve binbir türlü entrikalar, fitne ve fesadın yayılması ile insanlığın en büyük düşmanıdırlar. Bunları yenebilecek güç Müslümanlarda ama; Müslümanların bu gücü yakalaması, yani Kur’an'ın hakiki müminleri ile olacak inşaAllah.
6- Musa (as) acele ile tur dağına Allah ile görüşmeye gitmesi, hayatında farklı bir imtihan ile karşı karşıya kaldı. İsrailoğulları imtihan edildi, Samiri ise kavmi saptırdı.
“Seni acele ile kavminden ayrılmaya sevkeden nedir, ey Musa! Musa: İşte, dedi, onlar da benim peşimdeler. Ben, memnun olasın diye sana acele ile geldim Rabbim. Allah buyurdu: Senden sonra biz, kavmini (Harun ile kalan İsrailoğullarını) imtihan ettik ve Sâmirî onları yoldan çıkardı.” (Ta-ha, 83-85)
7- Tur dağında 40 gün kalan Musa (a.s.) Allah'ın emirleri ile kavmine dönmesi imtihanın diğer parçası idi. Kavmi Musa (a.s.)'ı bayağı yormuştu. Harun (a.s.) dinlemeleri, Samiri'nin buzağı heykeli yapması, Musa (a.s.) müdahalesi ile heykeli kırması, Samiri’yi kovması, kardeşini azarlaması ile duruma el koydu.
“Bunun üzerine Musa, öfkeli ve üzüntülü olarak kavmine döndü. Ey kavmim! dedi, Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmamış mıydı? Şu halde size zaman mı çok uzun geldi, yoksa üstünüze Rabbinizin gazabının inmesini mi istediniz ki, bana olan vâdinizden döndünüz?” (Ta-ha, 86)
“Musa: Defol! dedi, artık hayatın boyunca sen: "Bana dokunmayın!" diyeceksin. Ayrıca senin için, kurtulamayacağın bir ceza günü var. Tapmakta olduğun tanrına da bak! Yemin ederim, biz onu yakacağız; sonra da onu parça parça edip denize savuracağız!” (Ta-ha, 97)
8- Musa (a.s.) kavminin azgınlığı sebebiyle Tih Çölüne sürülmesi ayrı bir imtihan başlamaktaydı.
“Allah, "Öyleyse orası (arz-ı mukaddes) onlara kırk yıl yasaklanmıştır; (bu müddet içinde) yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Artık sen, yoldan çıkmış toplum için üzülme" dedi.” (Maide, 26)
9- Musa (a.s.) Allah tarafından ilim verilmiş, “salih kul” veya meleği bulması için yardımcısı Yuşa (a.s.) ile yeni yolculuğa çıkması, hayatında farklı bir alana daha geçiş yapıyordu.
“Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: "Durup dinlenmeyeceğim; tâ iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim." (Kehf, 60)
10- “Salih kul” ile yaptığı yolculuk ise hayatındaki en farklı yolculuktur. Musa (a.s.) şeriatı gereği yolda karşılaştığı üç olaya da itiraz etmiştir. İnsan bilmediğinin esiridir. Arka planı bilinmeyen olaylara insan itiraz etmez. Şer gibi görünen şeylere itiraz etmesi en doğal hakkıdır. Çünkü insan unutan varlıktır. Unutmak bazen nimet gibidir.
“Musa ona: Sana öğretilenden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olayım mı? dedi. Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin.” (Kehf, 66-67)
Musa (a.s.) yolcukları hicret içindir. Hicret mükafatı; bizzat Allah tarafından verilen, Allah'ın himayesinde olmaktır. Allah ile beraber olunca kişinin alamayacağı dağ yoktur. Hicret günahtan selamete çıkıştır. Ne kadar günah yükün olursa olsun, Allah için günahlardan uzaklaşıp bir daha dönmemektir.
Musa (as) 10 farklı yolculuğunda, birçok şeye şahit olmuş, zorluk çekmiş, sabretmiş ve tevekkül etmiş sonunda kazanmıştır. Son yolculuğunda Allah birçok dersleri öğretmiştir.
Allah katında işler, bizim gördüğümüz gibi değildir. Hayır gibi görünen bazı hususlar şer olabilir, şer gibi görünende hayır çıkabilir. Bilmediğimiz veya öğrenme imkanı bulamadığımız işler ertelenir, amel boyutu öne alınarak hayır yolunda olmaya gayret ederiz.
Musa (a.s.) bir nevi müteşabih ayetleri öğrenmek istemiştir, Allah dilemedikçe konular hakkında ilmi yorum yapılır. İsabet edilir veya edilmez.
“...O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler...” (Bakara 255)
"Ey Rabbimiz! Biz aciz kullarını bağışla ve merhamet et! Bildiğimiz ve iman ettiğimiz değerleri hayatımızda amel boyutuna taşımayı, mü'min tavrını göstermeyi, haramlardan hicret etmeyi ve dosdoğru yolunun müdavimleri olmayı bizlere nasip eyle.