Bu yazımız da yaşadığımız toplum da gençlerimizi geleceğimizi nasıl görmezden geldiğimizi, nerelere savurduğumuzu anlatmaya gayret edeceğiz. Okuduğumuz Allah’ın Kitabı ve onun bizlere örnek olarak sunduğu Peygamberlerin yaşamlarına ve toplumlarına baktığımızda karşımıza müthiş manzaralar çıkıyor. Onlar yaşadıkları toplumlarda toplumun her katmanına hitap ettiler, çünkü toplumu dönüştürmek, toplumun tabanından, çocuklardan başladığını çok iyi biliyorlardı. Allah biz Müslümanlardan yarınları inşa etmemizi istiyor günü kurtarmamızı değil, aslında. Allah’ın kitabı iyi okunduğunda bir toplum modeli sunuyor insanlığa. İşte bunu inşa etmek, bu toplumun kendini bu kitaba nispet edenlerinin görevleri olduğunu asla unutmamamız gerekiyor. Toplumlarına gelen peygamberler, mesajlarını sundular; kimi karşılık buldu, kiminin mesajı sonraki nesiler eliyle bir toplum oluşturdu. Hz. Peygamber kendi toplumuna mesajı sunduğunda dikkat edin, hedeflediği asıl kitle gençler; bugünün tabiriyle çocuklar olmuş. Siyer okuyan her insan bunu net olarak görecektir. Hz. Peygamber’in davet götürdüğü ilk insanları araştırın, karşınıza Hz. Ali ilk Müslüman olduğunda 10 yaşındaydı. Abdullah b. Ömer ve Ubeyde b. Cerrah 13 yaşında, Ukbe b. Amr 14 yaşında, Cabir b. Abdullah ve Zeyd b. Harise 15 yaşında, Abdullah b. Mesud ve Habbab b. Eret ve Zübeyr b. Avvam 16 yaşında, Talha b. Ubeydullah, Erkan b. Ebi-l Erkam, Saad b. Ebî Vakkas, Esma binti Ebubekir 17 yaşında, Muaz b. cebel ve Musab b. Umeyr 18 yaşında, Ebu Musa El Eşari 19 yaşında, Cafer b. Ebi Talib 22 yaşında, Osman b. Affan, Ebu Ubeyde, Ebu Umeyre ve Hz. Ömer bunlar 25 ile 30 yaş arasında Müslüman olmuşlardır.
Bunlar sadece yazdığımız birkaç örnek. Hz. Peygamber yetiştirdiği bu nesille birlikte Allah’ın ahkâmını uygulayacak bir toplum inşa ettiler. Onların yetiştirdiği gençlik tüccar oldular, bugün bizim Malezya, Endonezya gibi ülkeler bu tüccarların örnekliğiyle, savaşılmadan İslâmlaşmıştır. Yukarıda isimlerini yazdığımız genç olan ilk Müslümanları araştırın hepsi bir esnafın yanında çalışıyor olduklarını veya kendi ailelerinin yanında ya da çobanlık yaptıklarını göreceksiniz. Allah bizden, toplumda örneklik yapacak ve Allah’ın razı olduğu kişiler, şahsiyetler oluşturmamızı istiyor. Hayatın içinde, toplumun içinde erdemli, ahlaklı nesiller yetiştirmemizi istiyor. Bunu Hz. Peygamber kendi hayatında yaşayarak modellemiştir. Allah kitabında zekât verilen zümreleri sayarken, bu gençleri, Allah “verin” diye emrettiği zümrelerin içinde en başa koymuş desek yanlış olmaz. “Sadakalar (zekât gelirleri) ancak şunlar içindir: Yoksullar, düşkünler, sadakaların toplanmasında görevli olanlar, kalpleri kazanılacak olanlar, âzat edilecek köleler, borçlular, Allah yolunda (çalışanlar) ve yolda kalmışlar. İşte Allah’ın kesin buyruğu budur. Allah bilmekte ve hikmetle yönetmektedir.” (Tevbe, 60.) Bu ayeti okuduğunuzda, sayılan niteliklerin hepsinin bu gençlerde var olduğunu rahatlıkla göreceksiniz. Eğer bir öğrenci tatillerde iş arıyor ise o yoksulluk nedeniyle, ihtiyaç sahibi olması sebebiyle, ailesinin maddi gücünün yetersiz olduğunu anlatıyordur zaten. İhtiyacı olmayan öğrenciler tatil bölgelerine ve farklı aktiveler ile meşgul olurken bunlar iş arıyorlar demek ki, dikkat etmek gerekiyor. Kendinizi şöyle düşünün; Hz. Peygamber şimdi aramızda olsaydı ve bu gençler size gelip iş isteseydi, siz iş vermeseydiniz de onlar da Hz. Peygamber’e bunu götürseydiler, sizler hakkında ne derdi iyi bir düşünün derim. Ne diyeceğini merak ediyor iseniz Allah’ın kitabını elinize alın ve anlayarak okuyun, cevabını rahatlıkla bulacaksınız.
Bu kadar açıklamadan sonra gelelim bizim topluma; bizim toplum kendini İslam’a nispet eder amma İslam’dan, hayatlarında birkaç ritüelden başka bir şey yoktur. Allah: “Belli ritüelleri yapanları müjdele” demiyor. Sanki böyle bir algı var üzerimizde, namaz kıl oruç tut, kelimeyi şahadet getir kurtul, gerçekten böyle mi? Allah kendi toplumunda tıpkı Hz. Muhammed gibi emin ve kişilikli, karakterli insanlar olun diyor. Hz. Muhammed Mekke toplumunda adam oldu, toplum ona emin kişi dedi, Allah da bu adam gibi adama vahiy indirip Peygamberlik görevi verdi. Bizim toplumda, adı Müslüman amma toplumun kendisinden kaçtığı kişilikler oluşuyor ve bu kişilikler; kendilerine Muhammed’ i örnek aldıklarını söylüyorlar. Yani kısaca Mekke toplumunda kendilerini Allah’ın şerefli kulları olarak gören topluma, Allah Muhammed üzerinden cahiliye diyecektir. İşte Allah’ın cahiliye dediği topluma benziyoruz. Onlar gibi üç-beş ritüel yapıp cenneti parselliyoruz. Dikkat edin! Hz. Peygamber gelmeden önceki toplum kendi neslini yetiştiriyordu. Hz. Peygamber geldikten sonra Allah’ın vahyine tabi olanlar kendi neslini yetiştirdiler. Soru şu bizim toplum nesil yetiştirirken sizce kime benziyor?
Biz bu toplumun Müslümanları olarak toplumu iyi okuyup Allah’ın razı olduğu çözümler geliştirmeliyiz. Toplumun Müslümanları, gençleri yanlarına alıp çalıştırmalı, onlara örnek olmalı, onların toplum içinde birey olmalarını sağlamalı. Sokaklarda başıboş gençler gördüğünde yüreği sızlamalı, Allah bunlardan dolayı bana hesap sorar mı diye düşünmeli. Ayağınıza gelen gençleri sokaklara itmek nasıl bir anlayış olur, Kur’an’la sağlamasını yapın. Konuyla ilgili daha öncede yazdığım yazılarım var, oralara bakın! Allah bizden birilerinin yoksul olmasını ve bizlerin de o yoksulları doyurmamızı mı istiyor yoksa yoksulluğun kökünün kurutulmasını mı istiyor? Bizler asıllardan uzaklaştıkça, aslı kaybediyoruz. Müslümanlar zekâtlarıyla, infaklarıyla müesseseler oluştursa, ihtiyaç sahibi olanları buralarda istihdam etse sizce toplumda kaç tane ihtiyaç sahibi kalır? Biz ihtiyaç sahibi insanlar oluşturuyoruz, sonra dönüp bunlara yardım ediyoruz yanlış mı? Yaptıklarımızla, yaşantımızla ne yaptığımızı iyi okuyun anlayacaksınız. Tarihi kaynaklar bize Hz. Ömer döneminde zekât verilecek fakir zor bulunduğunu yazıyor. Allah Resulünün, Allah’ın ondan istediğini yaparak oluşturduğu neslin yaptıklarıyla elde ettikleri sonuç, bugün onun takipçileri olduğunu iddia eden bizlerin yaptıklarımız hiç benzeşiyor mu? Nereden nereye geldik ve hala aklımızı başımıza almıyoruz.
Bu toplumun Müslüman olduğunu iddia edenleri, çocukları, gençleri alıp eğittiklerini düşünüyorlar. Dikkat edin! Hemen her yaz tatilinde, gençleri alıp oyalamak, onlara aktiviteler düzenleyip oyalıyoruz. Oysa yapmamız gereken; onları bu dönemde hayata hazırlamak, onlara Müslümanca çalışacak, Müslümanca hayatın içinde nasıl olması gerektiğini pratik olarak uygulayacağı alanlar oluşturmak olmalıydı. Yukarıda yazdığım ilk Müslüman gençleri bizim gibimi yetiştirdi Allah’ın resulü, iyi düşünün. Allah bizden hayatın, toplumun içinde O’nun istediği gibi yaşayan insanlar olmamızı istiyor. Oysa cahiliye tersini istiyor. Allah için yaşamı camilere, vakıflara, derneklere taşımamızı, oralarda yaşamamızı istiyor. Sanki biz de onların istediğini yapıyor gibiyiz. Gelin asr-ı saadetten Allah Resulünün Medine’sinden size bir çocuk anlatalım; Vakıayı, ağabeyi Sa’d b. Ebî Vakkas’tan (r.a.) dinleyelim:
“Durumumuz Resûlullah’a haber verilmeden önce, Bedir Savaşına gidilirken, kardeşim Umeyr’in gizlenmeye çalıştığını gördüm. Kendisine, ‘Kardeşim, ne yapıyorsun böyle?’ dedim. ‘Resulullah’ın beni görüp, küçük kabul ederek, savaşa götürmemesinden korkuyorum, oysa ki, ben savaşa katılmayı çok arzu ediyorum. Belki Allah bana şehitlik nasip eder’ dedi. Durum Resulullah’a arz edilince, onun savaşa gitmesine izin vermedi. Umeyr ağlamaya başladı, bunun üzerine Resulullah ona izin verdi. Kendisi küçük olduğu için kılıcını omuzuna ben bağladım, şehit düştüğünde henüz 16 yaşındaydı.’’
Allah Peygamber’i üzerinden oluşturduğu algılara dikkat edin, Umeyr sadece yüzlerce çocuktan biriydi. “Benim gücüm yerinde, boyum kısa olabilir ama bende Allah için çabalamaya hazırım” diyordu. Peki, Umeyr sizce hangi akılla buna kalkışıyordu? Kendi kendine mi böyle bir işe kalkıştı yoksa onun içinde yaşadığı toplum onu böyle mi yetiştirdi? Şurası kesin ki onun içinde yaşadığı toplum ve o toplumun algıları böyleydi ve çocuklar bu algılarla yetişiyordu. Bizim toplum nasıl? Algılarımız birbirine benziyor mu dersiniz? Bizim toplum bu algıya sahip olacak çocuklar gençler yetiştirmek istiyorsa en azından yaz tatillerinde bende bir bireyim ve çalışıyorum para kazanıyorum demelerini ve bu özgüvene sahip olmalarını sağlamakla işe başlamalıyız. En azından bunu yapmak isteyen çalışmak için iş arayan çocuklara bu imkânları sağlamakla başlamalıyız. Çünkü Allah Resulü kendi döneminde böyle yapıyordu desek yanlış olmaz. Allah biz Müslümanlardan hayatımızın her yönüyle kulluk bilinci ile yaşamayı; patronsak işyerimizi, tüccar isek ticaretimizi, esnaf isek dükkânımızı, Allah’a yaklaşma, O’nun razı olduğu şekilde yaşasak, buralara gelen çalışandan tutun müşterisine kadar, algılar nasıl oluşur hayal edin. Her yanında Allah’ın razı olduğu kulların olduğu yerde onları saptırmak isteyenlerin işleri çok zor olacaktır. Oysa adına Müslüman deyip cahiliye toplumundaki gibi yaşayanların çocukları zaten sapacaklar. Düşmanlarına çok iş düşmüyor, kolay ve kestirme yoldan başarı elde ediyorlar. Allah’ın razı olduğu kulların oluşturduğu topluma cahiliye etki edemez. Eğer adımız Müslüman, toplumumuz cahiliyeyse vay halimize. Allah Peygamber’i üzerinden bize bir tasavvur sunuyor, geleceğiniz olan çocuklarınızı nasıl yetiştirmeniz gerektiğini sunuyor. Onun sunduğu toplumda gençler; yöneticidirler, toplumun birçok alanında bunun örneklerini kaynaklar bize aktarıyor. Savaşlarda komutan, Allah’ın kitabını öğretme de muallim ve benzeri alanlarda hep bu gençler ön plandalar. Dikkat edin bu gençler yaşlanınca ve Müslümanlar bu tasavvuru terk edince sonraki nesiller hep ifsat edildi. Kargaşa, kavgalar, dünyevileşme Müslümanları yedi bitirdi. Gelin bizim toplum bu konuyu nasıl uyguluyor ona bakalım:
Size, gelecek nesil nasıl algılar hakkında bir örnek yazayım. Kurban Bayram’ıydı ve biz, kurban kestik dağıttık, doğrumu, doğru. Bunu Kevser sûresindeki ayet gereği yaptık. Orada “kurban kes diyor” doğru mu? Peki bizim toplum nasıl uyguluyor? Kurban kesmek yerine, kurban bağışlama olarak uyguluyor, doğru mu, doğru. Bizden sonraki nesil, kurbanı kesmek yerine bağışlamak olarak uygulayacak bu kaçınılmaz. Ayet “kes” diyor biz bağışlıyoruz, haydi çık işin içinden. Dün yanlış diyerek isyan etmediğimiz uygulamalar bugün bu toplumda din oldu, hem de bağnazca bir din.
Bizim toplum, çocuğu 5-6 yaşında okula gönderiyor ve eğitim sistemi bilinçli olarak böyle hazırlanmış. 6 yaşında çocuğunuzu alıyor, 25 li yaşlara kadar öğrenci yapıyor, başka bir işi yok. Mezun olduktan sonra iş haytana başlıyor, adaptasyon ve sistemin önüne koyduğu kademe yükseltme, bariyerlerini aşa aşa yetkin bir konuma gelmesi, 50’li yaşları buluyor. İşte bizim toplumda bu sebepten dolayı toplumu yönetenler hep yaşlılardır. Çünkü o yetkinliği sistemin kuralları gereği o yaşlarda elde ediyorlar. Sanki biz Müslümanlarda bu sisteme adapte olmuş gibiyiz. Bizim yöneticilerimiz de cemaat liderlerimiz de hep bu şekilde yaşlılardan oluşuyor farkında mısınız? Bu sisteme uyum sağlamış görünüyoruz. Tüccarımızdan esnafımıza, iş yerimizden çalışanımıza bu sistemin razı olduğu Müslümanlarız, bu doğru. Peki ya Allah bizden razı mı “işte orayı kurcalama” diyor gibiyiz. Uzun sözün kısası; biz hayatın her alanında Allah’ı razı etmek için bu dünyaya gelmiş idik. Oysa dünyada Allah dışında herkesi razı etmeye çabalıyoruz.