MÜSLÜMANLAR İÇİN TARİH Öne çıkarılmış

                      MÜSLÜMANLAR İÇİN TARİH!

      أعوذ بالله من الشيطان الرجيم , بسم الله الرحمن الرحيم   

Sevgili kardeşlerim, değerli Müslümanlar! Bugün sizlerle önemli bir konu olan tarih konusunun üzerinde duracağız. Tabi bu tarih konumuzun kaynakları: Kur’an’ı Kerim ve Rasulullah'ın hadisleri ile ondan sonra insanların bizlere bildirdiği kaynaklar olacaktır. Şüphesiz ki kendi tarihini en başta bilmeyen, tarihten ders almamış ya da yanlış bir tarih bilgisinde olan bir insan kendi geleceğini inşa edemez. Hayatını, geleceğini ve şu anki durumunu anlamakta zorluk çeker. O yüzdendir ki sevgili kardeşlerim, Kur’an’ı Kerim’in dörtte üçü tarihtir. İnsanlara geçmiş ümmetlerin yaptığı hataları yapmamaları, o zamanki salih insanların ve peygamberlerin yolundan gitmeleri gerektiğini sıkça hatırlatır. Günümüz insanlarının en çok ihtiyacı olan şeylerden biri de hakikattir. Çünkü insanların büyük bir çoğunluğu hüsrandadır. Kendi geçmişlerinden de geleceklerinden de habersiz, olasılıklarla var olduklarını ve ölünce bir hayvan gibi toprak olacaklarını sanırlar. Halbuki İslam'da tesadüf diye bir kavram yoktur. Yaratılanların bir hikmeti ve amacı vardır. Ancak Allah'ın bildirdiği gibi insan oğlu zalim ve cahildir. Ahzab sûresinin 72. ayetinde “Ancak Allah onlara bilmeleri gerekenleri Kur’an’ı Kerim ve peygamberleri aracılığıyla öğretmiştir.” diye bildirilir. İnsanların okullarda, konferanslarda, medyada, toplantılarda anlattıkları ve dile getirdikleri tarih tamamen gerçeklerden uzak, olaylara sadece subjektif bakılarak ilerletilen, yaratıcının olmayışı ve düzen dedikleri kendi kendine var olmuş bir fikir üzerinden tarihi öğrendiklerini görüyoruz ve bu öğrenilen yanlış tarih bilgisinden dolayı insanların hüsranı kat ve kat artmaktadır. Sonuçta geçmişinin bir maymun olduğunu zanneden, gelecekte de toprak olarak kalacağını düşünen, her şeyin tesadüfen oluştuğunu zanneden bir insanın geleceği nasıl parlak olabilir ya da böyle zanneden insanlığın gidişatı uçurumdan başka ne olabilir? Konumuza açıklık getirmeden önce biz, Müslümanlar olarak Allah tarafından bize öğretilen tarihi bir gözden geçirelim ve olayların aslını bildikten sonra durum değerlendirmesi yapalım. Kur’an’ı Kerim’de Allah, yer ve gök’ün bir olduğunu sonra onları ayırıp dünya ve içindekileri altı günde (zamanda) yarattığını açıklar. Bu altı gün eğer Allah'ın zikrettiği kendi katındaki bir günün dünyada binyıl geçmesi gibi ise bu altı gün aslında altı bin yıldır. Bu uzun zaman dilimi olsa bile evrim teorisini destekleyenlerin her şeyin milyonlarca yıl içinde oldu demelerine tamamen zıttır ve asıl olan Kur’an’dır. Sonra Allah oraya halife olması için Hz. Âdem ve Hz. Havva’yı yarattı. Onların kıssasını genel olarak bilindiği için burada zikretmeyeceğiz. Ancak eminiz ki insanların çoğu ilk insanı elinde mızrak, üstünde deriyle avcılık ve toplayıcılık yaptığını zanneder. Allah ise Hz. Ademe bütün isimleri öğretmiştir ve Hz. Adem cenneti görmüş bir insandır. Böyle bir insanın korkak, etrafından habersiz ve ilkel bir yaşama şekli olduğunu zannetmek çok saçma. Hz. Adem’in bin yıl yaşadığı ve boyunun 60 arşın yani 30 metre civarı olduğuyla alakalı hadisler mevcuttur. İnsanlar günümüz bilgilerine bakarak bu hadisleri başka şeylerle yorumlamaya çalışsalar da yaptıkları doğru değildir. Çünkü günümüz bilgilerine göre de dev hayvan, insan ve yapılar bulunmuş ancak bunların üzeri kapatılmaya çalışılmıştır. Hatta Amerika kıtasında çok fazla büyük boyutlarda insan kemik ve fosilleri bulunduğu halde bu keşiflerinde üstü kapatılmıştır. Müslümanlar için bu imkânsız bir durum değildir. Zira Allah en büyük sanatçı ve övgüye en layık olandır. O’nun yaratmasının bir sınırı yoktur. Zira o eski zamanlarda 30 metrelik bir insanın yanında ünlü megalodon köpek balığı yaşasaydı boyu en fazla 60 metre olacaktı ki, Hz. Adem’den sadece 2 kat büyük. Günümüzde klasik bir köpek balığı boyutunda olacaktı. Köpek balıklarının geneli insanın 2 ya da 3 katıdır. Aynı örnekle eğer titanı boğa dedikleri 12 metrelik bir yılan aslında Hz. Adem’e göre normal bir yılan boyutunda olacaktı. Dinazorların en büyük boylusu 25 metreydi. Yine 30 metrelik bir insan için bu sıradan bir hayvan boyutu. Yani bilimin insan yaşayamaz dediği çağda aslında insan gayet normal ve rahat yaşayabilir, bir durumdaydı. İşte başta Kur’an’ı Kerim’in ve Resulullah'ın (s.a.s.) hadislerinden gidersek ortaya güzel ve hikmetli şeyler çıkar, ancak zan üzerinden gidersek maymun ve karanlık bir çağın içinden çıkamayız. Hz. Adem’in bin yıl yaşaması olayına kısa bir değinecek olursak, insanın gelişen olaylardan dolayı ortalama ömrünün kısaldığı doğrudur. Her ne kadar insan bin yılda yaşasa Allah'ın katında o sadece bir gün yaşamış oluyor, yani yine Allah'ın bildirdiğinin ötesine geçmiyor. O yüzden insan dirilince ne kadar gün dünyada kaldın denilince o bir gün veya bir günün bir bölümü der. O yüzdendir ki günümüzde 70 ile 80 yıl yaşayanlar aslında günün sadece belirli bir bölümü kadar yaşarlar. Hz. Âdem aleyhisselam'ın yaşadığı devirle ilgili neredeyse detaylı hiçbir bilgi yok. Bilimin söyledikleri ise zaten hakikate tamamen zıt. Nitekim Allah bizden öncekilere daha fazla nimet verdiğini Kur’an’da sıkça dile getirir. Örnek olarak Hz. Nuh gemi yaparken insanlar ‘Denizi olmayan buraya gemi mi yapılır?’ diye dalga geçerlerdi. Burada şöyle bir detay var. Nuh tufanı olayı bizim kesin bilmediğimiz çok uzun yıllar önceyken, insanlar gemilerin ne olduğunu nereden biliyordu? Anlaşılan Hz. Nuh ilk gemi yapan değildi. Tarihe göre ise M.Ö 4000 yılında yani 6 bin yıl önce gemi yapılmıştı. Yine anlaşılan Kur’an’ın bildirdiği tarihle insanların zanları arasında dağlar kadar fark vardı. Ancak biz onların zanlarına değil Kur’an’ı Kerim’in bildirdiğine iman ettik. O yüzden insanların hepsi karşı çıksa da biz yine Kur’an’ı Kerim’in tarafında oluruz. O yüzdendir ki tarih, insanları bildirdiğinin aksine gizemli anormal ve garip ilerlemiştir. O yüzden Hz. Adem’in kendi zamanında tam olarak neler yaptığını bilemesekte Hz. Adem’in kim olduğunu ve yaratıcısını bilmemiz bizi sürekli bir adım öne götürecek. Çünkü geçmişimizin rezil ve ilkel olmadığını aslında asil ve kudretli olduğunu bilmek bizi motivasyon olarak kat kat diğer insanlardan öne geçirecektir. Sevgili Müslümanlar günümüzde insanların anlattıkları tarih tamamen batının görüşlerini ele alarak subjektif zan ve olasılıklarla dolu bir tarihtir. Günümüzde bilgi çağında değil bilgi kirliliği çağında yaşıyoruz ve her yerden yanlış bilgiler akıyor. İnsanlar koskoca yalanlara inanabilecek kadar çok manipüle edildiler. Amerika'nın güçlü olduğu manipülesi Afganistan'la, evrimin var oluşu ve dinlerin sonradan ortaya çıkışı göbekli tepe ve dev insan kemiklerinin keşfiyle, bir yaratıcının olmayışı ise Kur’an’ı Kerim’le çürütülse de insanlar bunlara aldırış etmemekte ve bildiklerini okumaktadırlar. İnsanlar Kur’an’ın bildirdiklerine inanmıyorlar. Halbuki Kur’an’ı Kerim onların bildiklerinin ötesinde gelecekteki bilgilerden bile haber veren, günümüzün ihtiyacı ve ötesinde de bir kitaptır. Bunu Kur’an’daki şu bilgilere bakarak pekiştirelim. İnsan uzayda zamanın farklı akmasını yeni keşfetmişken Allah zaten insana kendi katındaki zamanla dünyadaki zamanın aynı olmadığını bin dört yüz sene önce Kur’an’la bildirdi. Dünyanın kendi etrafında dönüşünü, dağların yürümesiyle aslında yerinde ilerlediğini insanların anlayabileceği şekilde Kur’an’da açıkladı. Gökteki gezegen, yıldız, ay ve güneşin yörüngeleri olduğunu “Özenle oluşturulmuş yollara sahip göğe andolsun.” (Zariyat: 7) Ayetiyle bizlere açıkladı. İnsanların ancak büyük bir kuvvetle gök yüzünden çıkabileceklerini Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp öteye geçebilirseniz haydi geçin! Ama (tarafımızdan verilmiş) bir güç olmadıkça geçemezsiniz.” Ayette insanın göğe çıkabileceğini, sınırlarından kasıt ozon tabakasının varolduğunu, ancak bunların ötesine geçemeyeceğimizi söylüyor. Zaten bırakın geçmeyi insanlar daha uzayın sadece görünen kısmındalar. Anlayacağınız Müslümanlar Kur’an’ı Kerim’deki bu ayetler bin dört yüz sene sonra yaşayacak insanlara hitap etmektedir. İnsanların keşiflerinden önce Müslümanlar zaten bunların bilgisindeydiler. Atomun varlığını zaten bağdatlı bir alim keşfetmişti. Kur’an’da da en küçük zerreye kadar yarattık ifadesi atomun varlığına işaretti. Bu bizim çağımızda Kur’an’dan anlayabildiklerimiz, peki bizden sonrakiler… Bunu bir misal olarak veriyoruz. Örnek olarak 2642 yılında ye’cüc ve me’cüc, Allah'ın bildirdiği gibi yerin altından çıksa bu ayeti biz mi daha iyi anlardık yoksa o gün ye’cüc ve me’cücü görenler mi? Ondan sonra misal olarak 3219 yılında dabbe çıkıp kim Müslüman kim kafir diye ayırt ederken bu Kur’an tâ 3219 yılında yaşayanlara hitap etmiş olmayacak mı? Evet bunlar gerçeklerden uzak ve olmayacakmış gibi geliyor ama Allah'ın va’di haktır. Tarihi insanlar şekillendiremez. Yerin ve göğün sırlarını insanlar bilemez. İnsanların zaten görevleri yükselip bu sırları çözmek değil. Asıl görevleri kulluk, ibadet etmek, iyi şeylerle uğraşmak, salihlerden olabilmek, hatalarından dönmek. Bilinmeyeni taşlamak yerine Kur’an ilminden faydalanıp imanımızı arttırmak varken niçin batının uyduruğu ilimden ve bilimsel verilerden, tarihten bağımsız hatalı görüşleri savunalım? Allah’a güvenmek var iken, neden biz bir batı manipülesine uyalım ki? Tarihi en iyi Kur’an’ı Kerim açıklar. Kur’an’ı Kerim’de yanlış bir bilgi yoktur ve insanların elinde onun gibi bir kitapta yok. Ancak insanlar ve Müslümanlar dahil olmak üzere insanlar Kur’an’ı Kerim’in bildirdiklerini anlayamıyor, kavrayamıyor. Sıkıntı Kur’an’da değil, Kur’an akıl sahipleri için inmiştir. İnsan, Kur’an’ı bir masal kitabı olarak görürse anlattıklarının geçek olduğunu nasıl anlar? Ya da bir Müslüman, Kur’an’ı sadece arapça okursa, okuyup anlayamadığı şeyi hayatına nasıl geçirip hakikatten nasıl haberdar olabilir? Tarihi günümüz bilimiyle okumaya çalışan insan yanlış yoldadır ve hakikati bulamaz ama tarihi Kur’an’ın izinde okuyan insan hakikati bulur ve aslında bilgisizliğinin ve acziyetinin farkına varıp, Allaha yönelir. Çünkü bu bilinmezliğe tek ışık tutabilen, Allah'ın bildirdikleridir. Bu karanlık çağda yaşan insanlara… Dertler, problemler, ahlaki yoksunluklar, hüsran ve bilgi kirliliği olan bu buz devrine... Sadece Kur’an’ı Kerim baharı ve aydınlığı getirebilir. Okuma zahmetinde bulunduğunuz için teşekkür ediyoruz ve İnşaallah tüm Müslümanlarla cennette buluşmanın temennisiyle yolumuza devam ediyoruz. Allah bizleri hak yoldan saptırmasın. Es-selâmu aleykum

Yorum yapın

(*) ile işaretlenmiş zorunlu alanların tümünü doldurduğunuzdan emin olun. HTML kodları kullanılamaz.