Gülen yüzü, tebessüm eden çehresiyle bir Ahmed kalkan geçti bu toplumdan. Yaşam biçimiyle, samimiyetiyle, Allah için yaşamak, Allah için ölmek düsturuyla yaşayan bir dava adamı. Sözleriyle yaşamı uyum içinde olan, yapamadığını başkalarına tavsiye etmeyen bir ahlak erdemi ve örnekliğiyle bir Ahmed kalkan geçti bu toplumdan. Konuşmalarında, yazılarında, sineklerle uğraşmayan aksine çöplüğü kurutmaya gayret eden bir kişilik. Hayatını Allah’ın dinini doğru anlama ve anlatmaya vakfeden, bu uğurda 10’larca hastalığa rağmen koşuşturan bir dava adamı. Ben Âlim değilim, ben Kur’an talebesiyim diyen, nezaket ve tevazu dersi veren, ahlakıyla bir Ahmed Kalkan geçti bu toplumdan.
Mütevazı yaşam tarzıyla, kendisini tanıyan herkeste etkiler bırakan bir ahlak ve erdem timsali geçti bu toplumdan. Sorunu, sıkıntısı olan ve her isteyenin istediği zaman ulaştığı, çoğu zaman geceleri bile insanların dertleriyle dertlenip, uyumadığı ve bundan hiç şikâyet etmediği bir ahlak sahibi. Yaşadığı semtten oturduğu eve kadar, mütevazı olmayı tercih eden bir ahlakı kuşanan biriydi. Talebelerinin her türlü sıkıntısıyla dertlenen, onların sıkıntılarını onlarla beraber yaşayan güzel bir insan geçti bu toplumdan.
Ailesinde örnek bir aile babası, çevresinde sorun çıkaran değil sorun çözen hayata hep olumlu taraftan bakan bir kişilik. Yazdığı eserleriyle övünen kibirlenen değil sanki onları kendisi yazmamış anlayışıyla sıradan bir vatandaş gibi yaşayan bir karakter.
Çok iddialı bir söz olacak amma kendisini tanıyıp görüşen, beraber zaman geçiren kim varsa “ben ondan şu zararı gördüm” diyen bulamazsınız.
Dönüp kendinize bakın ve şu söylediğim sözleri sizde arkanızdan söylete bilecek misiniz? Bu söylediğim söz Mekke de İslam öncesi yetim Muhammed içinde söyleniyordu. Çünkü o toplum ona el-Emin diyordu. Bugün, bu temel insani erdemleri ve ahlakı kuşanmış kaç hocamız, kaç cemaatimiz veya insanımız var. Ben kendisiyle yaklaşık 20 yıllık tanışıklığım vardı, yeri geldi maddi sıkıntı çekti, yeri geldi 10’larca hastalıkla mücadele etti. Ailesiyle soba gazından zehirlendi ve çocuğunu kaybetti, kendisi aylarca hastanelerde yattı. Hiç isyan eden olumsuz bir söz söylediğine şahit olan olmamıştır. Hep şükreden, tebessüm eden, imtihan diyen bir kişilik vardı karşımızda. Derslere sohbetlere kendi imkânlarıyla saatlerce otobüs, toplu taşıma araçlarıyla gider gelirdi. Hiç geç kaldığına şahit olan olmamıştır. Biriyle sözleştiği zaman saatinden önce giderdi. Onu tanıyan görüşmek için sözleştiğinde geç geldiğini veya unuttuğunu söyleyen pek bulamazsınız.
Bu dünyada bir makam mevki için hiç çabalamadı, kendisine teklif edildiğinde şu arkadaş buna daha yetkin o yapsın derdi. Kendi işini kendisi görürdü, kimseyi kendisine hizmet ettirmezdi, talebelerine bile hizmet ederdi. Yazdığı eserlerinde telif hakkı koymaz, basılıp dağıtılmasını, çoğaltılmasını isterdi. Toplumda bu kadar tanınmış olmasına rağmen onun bir makam aracı veya bir şoförü yoktu. Konferanslara, derslere kendi imkânlarıyla giderdi, kimseden bir ücret talep etmezdi, aksine gittiği yerlerde bir ihtiyaç hâsıl olduğunda kendisi imkanı ölçüsünde katkı sağlardı. Daha sayamayacağım nice erdemlere sahip bir insandı kendisi. Onun bu toplumda karşılık bulması işte bu temel ahlaki değerlere sahip olmasındandı.
Ben bunu İslam öncesi Mekke dönemindeki yetim Muhammed’in ahlakına benzetiyorum. Yaşadığınız toplumda öyle bir ahlaka sahip olacaksınız ki toplum size emin kişi desin, unutulmuş insani değerleri sizin üzerinizde bulsun, örnek olsun topluma. Siz bu temel insani değerleri kuşanınca Rabbiniz sizi yalnız bırakmayacak rahmetiyle koşacak. Vahiy bu ahlakın üzerine inecek, bu ahlaka sahip olmayanlara inen vahiy, ahlaksız Müslüman tiplemesi oluşturacak. Bizim toplumun en temel eksiği işte tamda budur desek yanlış olmaz. Siz temel insani değerleri ve ahlakı kuşanın ki, vahiy sizinle hayat bulsun, ete kemiğe bürünsün, topluma adalet ve huzur taşısın. Eğer bu temel ahlaka sahip değilseniz topluma adalet değil aksine kaos taşıyorsunuz. Hem de Allah’ın adıyla başlayarak kendi ahlaksızlığınızı Allah’ın adıyla boyayıp topluma yutturuyorsunuz. Bunu Ebu Lehepler, Ebu Cehiller de yaptılar.
Rabbim bu toplumda hoş bir seda bırakan, arkasından tanıyanlar “güzel insandı” dedirten Ahmed Kalkan hocamıza rahmet eylesin. Biz bu dünyada onu tanıyanlar onun Rabbinin istediği ahlakı kuşanan bir dava adamı olduğuna yaşayarak şahitlik ettik, rabbim de şahit olsun.