بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِ
“O ki (Allah), yücedir (dilediğini gerçekleştirmede sınırı olmayan -her türlü noksanlıktan uzaktır.) Kulunu geceleyin, kendisine bazı âyetlerimizi (alâmetlerimizi) göstermek için (Mekke'den) Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya (yürüttü) götürdü. O, hakkıyla işitendir (Semî'dir), hakkıyla görendir. (Basîr'dir)”(İsrâ, 1)
“MESCİD-İ AKSÂ… MEKKE'DEN YÜRÜRCESİNE VARILAN -GÖSTERİLEN- HEDEF”
İsrail’e (Yakub a.s.) inen, “Allah’a kulluğu esas alan inanç esasları” sözde onun izleyicileri iddiasında bulunanlar tarafından tahrif edilip bozuldu. İnancın esaslarını bozma hakkını kendisinde gören üstün ırk anlayışı iddiasında bulunan siz, zorba, sınır tanımaz, ölçüsüz ve katiller ordusu, işgalciler! İslâm ümmetinin ve onun bir parçası olan “Filistinlilerin” hiçbir zaman işgale boyun eğmeyeceğini “içine sindirmeyeceğini” siz çok iyi bilirsiniz. Siz ve sizinle işbirliği yapan, perde arkasındaki tüm bileşenler ve de masa başındaki peşkeş çekiciler, emellerinize ulaşamayacaksınız. Çünkü “Aksa bizimdir, Biz de Aksa’nın” Kudüs’ün batısı ile doğusu ile biz bir bütünüz ve bizi birbirimizden ancak şehadet ayırır.
Bizi yolumuzdan ve davamızdan ayıracak bir değere sığındığımızda, biliriz ki sizden olur, safınıza katılmış oluruz! İşte o zaman “Dünyada iken ateşten gömlek bizi sarar” (Allah bizleri korusun!) İnsanı yaratan Allah’tır ve hakkının ne olduğunu da o belirler. İnsan hakları maskesi altında yol alan ve ”insanlık düşmanları” olan siz ulus devletleri! Sahi sizi konuşturan vicdanlarınız mı, yoksa aldığınız akçelerin (makamların) bedelini mi veriyorsunuz? Yazıklar olsun cehhenemi dünyada iken satın alanlara! Aranızda halklarını ve vicdanlarını akçeye satmayanlar olduğunu da biliyoruz. Onlardan topladığınız vergileri, işgalciye destek için aktardığınızı da biliyoruz. Yazıklar olsun kendisini yakacak ateşin odununu burdan satın alıp götürenlere… Yazıklar olsun çifte standart uygulayanlara… İslam, “insan hakları” konusunda çifte standart uygulamaz bunu sizde çok iyi biliyorsunuz, bizde.
Sivillerden dem vurmaya utanmıyor musunuz? Ne zaman ki, işgalci baskını yer, sizler feveran edersiniz, bir yerlerinize bir şey batmış gibi, hem de koro halinde! Tek bir yerden komut almışçasına hiç mi ibreniz doğruyu göstermeyecek? Bozuk saat bile “on iki saate bir doğruyu gösterir iken” sizler o bozuk saat kadar bile olamıyorsunuz. Biz Müslümanlar, sivilleri gözeten ve koruyan bir dinin mensupları olmaktan şeref duyarız. Sizin barbarlık tarihiniz de imkan bulduğunuzda yaptığınız sivil katliamlarını ve insanlara ne tür zulümler yaptığınızı biz çok iyi biliyoruz. Kızıl derili yerlilere, siyahi insanlara ve sizden olmayan halklara neler yaptığınızı iyi biliyoruz. “İsterseniz gelin soykırım suç dosyalarınızı açalım!” İsterseniz yakın tarihteki dünya ve ulus savaşlarınızı… Unutmadığınız ve yalan attığınız bir şeyi daha hatırlatalım: İşgalci ne zamandan beri sivil oluyormuş? İşgal için de, işgali devam ettirenler… Hesabınıza gelmez kendinize sormassınız biliriz, yerli ve yerin sahibi olanların mülklerine, topraklarına el koyduklarında, ister bunu kabul edip rıza göstersinler ister etmesinler, ya yurtlarından kovmak! Yada katliamlar… Buyrun sivil olandan sivil olma beğenin… Kendinize sormassınız biliriz: Hiç devasa büyüklükte “Filistin” kadar büyük bir açık ceza evi şartlarında(n daha ağır) şartlarda hayat süren insan toplulukları gördünüz mü?.. Siviller mi dediniz? Yoksa sivil tanımı değişti de bizim mi haberimiz yok!
“Siviller dediniz değil mi?” Tüm kolluk ve yaptırım gücü elinde olmasına ragmen! Amerikalı bir barış aktivistini: “Rachel Aliene Corrie’yi” bir sivili, hem de barış aktivistini katledişini biliyorsunuz sanırım… İsrail Savunma Kuvvetlerine bağlı zırhlı bir buldozer tarafından katledildiğini de! Ölümü öncesinde: “Üzerinde parlak, fosforlu, turuncu bir yelek ve de elinde megafon” olduğu halde Buldozer tarafından iki kez çiğnenmesi sonucu kafatası kırılan, kaburgaları parçalanan ve akciğerleri delinen o aktivisti hatırlıyorsunuz değil mi? “Hâlâ siviller diyorsunuz değil mi?”
Yalancılar! Ya susun, ya da yine susun! “En iyi Filistinli (Arab) ölü Filistinlidir” öğretisinin ilkokul yıllarında çocuklara verildiği işgal toprakların da… “Rachel Aliene Corrie’yi” örnek olarak vermem ondandır. Kendi sivilini görmezden gelen ”gözlerini kapatan” bir zihniyetten beni görmesini beklemek ahmaklıktır!
Bozuk saaten daha da bozuksun derken de “göz boyama” yapmıyorsunuz demiyoruz: “Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, (İşgalci) İsrailgüvenlik güçlerinin Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te öldürdüğü Filistinlilerin sayısının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 46 arttığını bildirdi… BM, İsrail Savunma Kuvvetleri, İsrail Sınır Polisi ve İsrail Polisi gibi güvenlik güçlerini uluslararası hukuka aykırı hareket etmekle suçladı:” gibi tespitleri sık sık yapıyorsunuz.
En üst perdeden bir kınama hiç duydunuz mu?. Ya da Filistinlilerin de kendilerini savunma hakları vardır, bu haklarını kullanmaları ”meşrudur” açıklaması yapanları? Ya, Filistinlilerin gasp edilen toprakları ve katledilen insanlarına ilişkin: “Desteğimiz sürecek”, “keseyi açtık”, “Filistinlilerin yanındayız” diyenleri. Böyle bir ses, bir açıklama hiç duymadık. Duyan var mı? Göz boyama yarışın da bir birinizi geçmeye çalışabilirsiniz.
Tercihinizin ve açıklamalarınızın temelin de “inanç savaşları” ve “çıkarlarınızın” olduğunu biliyoruz. Sizin savaşınız İslâm ile, Müslümanlar ile, ama bu savaşı kaybedeceksiniz. Çünkü yaradan ile Müslümanların bağlarını koparamayacaksınız.
Kulluk yapmada gönüllü olan Müslümanlar, maddî güçten mahrum bir durumda iken bile Allah, Muhammed (a.s)’ım üzerinden Müslümanlara “Hedef belirtircesine” Allah’a ibadetin sembolleştiği bir yurdu işaret ediyordu “…kutsal yere girin ve gerisin geri arkanıza (geri)dönmeyin…“ Bu emir Hz. Ömer (r.a) ile ve akabinde ikinci defa da Selahaddin Eyyubî tarafından yerine getirildi… Türlü türlü entrikalar ve bu entrikalara alet olan, atası Müslüman olanların yöneticilerine ”tarihin yüz karalarına” rağmen “Hz. Ömer ve Selahhaddin’lerin” açtığı yolda “Aksa bizimdir, biz de aksa’nın” diyenler bitmeyecektir.
Bu yolculukta, Musa (a.s) üzerinden, Muhammed’e (a.s) ve sahâbilerine gösterilen hedef şuydu:
“Ey halkım (kavmim) Allah'ın sizin için yazdığı (girmenizi emrettiği) kutsal yere girin ve gerisin geri arkanıza (geri)dönmeyin; yoksa (kayba) hüsrana uğrayanlar olarak çevrilir(döner)siniz.” (Maide, 21)
Mescid-i Haram’dan başlayarak orandan Mescid-I Aksâ’ya ve oradan da tüm yeryüzüne: “Yalnızca Allah’a kulluk yapılması” ilhâhî dusturu adına oraları sahiplenmek, Allah’a ibadettir.
Bu sancak, Mekke’de düşmeyecek, Medine’de… ve nihayatinde Kudüs’te de düşmeyecektir. Düştüğü yerden onu kaldırmasını bilen bir inanç sisteminin neferi olmaktan biz Müslümanlar şeref duyarız. “İnsanlığın haklarını” insanca yaşayabilmelerini sağlayan İslâm hayat nizamının yeniden yeryüzünde söz söyleyebileceği günlerin, özleminin sona ermesi yakındır, bize uzak görünsede. Zâlimlerin ve zorbaların bir hesabı varsa. Allah’ın da bir hesabı vardır.
“Onlar, yalnızca; "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah'ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır.” (Hac, 40)
Filistinli kardeşlerimizin bu meşru ve haklı davalarında niyazımız odur ki: Allah ayaklarına taş değdirmesin! Kalblerini sebattan, ayaklarını istikametten ayırmasın! Düşmanlarının kalblerine korku, gözlerine perde, maddî güçlerini isabetsiz kılsın! Onların mallarını iman erlerine ganimet kılsın! Üzerlerine gaflet uykusu çökmüş olan ümmetin, ümmet bilinci ile yeniden dirilmesi ve insanlık ailesine merhamet ile muamele edebilmesi temenni ve duası ile, Allah’a emanet olun!