Hatırlayalım! Hemen hepimizin okuyup ezberlediği bir Çanakkale Destanı yazar bizim tarih kaynaklarımız. Düşman birleşmiş top yekûn olarak askeriyle, uçaklarıyla, savaş gemileriyle elinde ne varsa top yekûn gelip dayanmış Çanakkale boğazına. Karşınızda adeta bir bileşmiş milletler koalisyonu siz ise tek başınıza karşı koyuyorsunuz. Onlar bütün gücüyle farklı milletlerden olsalar da bizim arkamızda Müslüman topluluklar var. Gezin Çanakkale şehitliklerini görün; Gazze’li ve nice faklı coğrafyalardan gelerek orada mücadele eden mücahitlerin mezarlarını.
Bugün, 21. Yüzyılda, bütün batı ve müttefikleri ve batılıların müttefiki olan Müslüman ülkeler silah ve teknoloji güçleriyle toplanmışlar Gazze’nin başına. Dikkat edin Gazze de düşmana karşı duran sadece Gazze’liler. Şu an Siyonist kâfirlerle savaşırken yanların başka milletlerden olan din kardeşleri maalesef yok. İleriki yıllarda Gazze şehitlerin anıtları yapılsa, orayı gezenler Çanakkale’ye hiç benzemediğini görecekler.
Yeni bir Bosna hikâyesi yazılıyor Gazze’de, yeni bir Türkiye hikâyesi yazılıyor Gazze’de. Eğer Osmanlı devleti İngiliz ve müttefiklerinin sunduğu şartları kabul etseydi, Çanakkale hiç yaşanmazdı. Osmanlı’nın kabul etmediği şartları daha doğrusu Osmanlı halkının onaylamayacağı şartları gördüklerinde toplanıp geldiler. O şartları kabul etmeyenleri savaş meydanlarında yok ettiler ve arkalarında kalanlarla ise oturup anlaştılar. Sunulan şartları kabul edilince, gelenler, geldikleri gibi geri gittiler. Osmanlıyla savaş için Osmanlının içindeki müttefiklerini belirlemişler ve onların önlerini açmışlar ve onlarda yapmaları gerekenleri harfiyen yapmışlardır. Batının istediği şartları oluşmuş ve batılılar, kendilerinden sonra kendilerine hizmet edecek bu zümreler halktan tepki almasın diye savaşı kaybetmiş izlenimi verip yenilgiyi kabullenmişler. Geri de kalan halk, savaş kazanmış, sanki zafer elde etmiş sevinciyle yapılanları hemen hiç görmemişler. Kurtuluş savaşında Samsuna giden vapur, bugün Ramallah’a doğru yola çıkmış görünüyor.
Çanakkale de oynanan oyunu gereği gibi okuyamayan zihinler, bugün Gazze de oynanan oyunu da okuyamayacaklar. Okuyanlar da çıkarları gereği görmezden gelecekler. Çünkü artık her şey ayan beyan ortada durmaktadır. Batılılar ve İsrail kaybediyorlar. Evrensel değerleri, batıyı batı yapan ne kadar değer varsa şuan hepsi ayaklar altında. Kaybediyorlar amma Ramallah’a doğru yola çıkan vapur Gazze de direnen, kurtuluş için savaşan insanların yok edilmesi üzerine kurulacak devletin şeklini belirliyor. Tarih tekerrür ediyor. Kişiler farklı lakin senaryo aynı. İtiraz eden halkı yok et, geride kalanlara zafer kazanmış görüntüsü oluşturarak istediğin sistemi kur! Biz bu oyunu Çanakkale’den hatırlıyoruz. O dönemin âlimleri, mollaları, cemaat ve kanaat önderleri, İslâmî hassasiyeti olan halk Çanakkale’ye cihada koştular. Kimileri şehit oldu kimileri gazi ama topluma yön verenler bu savaş sebebiyle ortadan kaldırıldı. Yepyeni bir ulus devlet kuruldu. Bugün aynı vapurlar yola çıktılar, bakalım tarih tekerrür edecek mi?
Bu senaryonun bir benzerini Bosna’da yakın tarihte yaşadık. Sırplara yol veren Batı ve Nato Boşnaklara soykırım yaptırdı, hem de Nato koruması altında ki Boşnaklara yaptırdılar bu katliamı. Kimsenin sesi çıkmadı, bunu gören Müslümanlar toplanıp Bosna’ya cihat etmek ve din kardeşlerini korumak için gittiler. Bunu kısmen başardılar da. Dünyada ki vicdan sahibi insanlık tepki gösterdi. Bu tepkilere dayanamayan Batılılar yol verdikleri Sırpları ikna ederek masaya oturttular. Neticede bugün ki Bosna kuruldu, Sırplarla savaşanlar ne için savaştılar ve sonra elde ettikleri ne oldu? Müslümanlar Sırplarla savaşmak için koştular, savaştılar ve sonunda başardılar. Unuttuğumuz bir hakikat vardı; oda, o toplumda İslâmî kimlikleriyle bulunan insanların soykırım yapılarak yok edildiği gerçeği. Geride klanlar demokratik ve seküler bir yapı oluşturdular.
Bugün, bu oyunun bir benzeri Gazze de oynanıyor. Mümin ve muvahhit olanlar soykırım yapılarak yok edilecek, geride kalanlarla demokratik bir yapı kuracaklar. Bu işin önderliğini batı Şeria’da, Ramallah’ta yaşayan Mahmut Abbas’a vermişler görünüyor. Abd diş işleri bakanına, İsrail’e gittiğinde: “Ben bir Yahudi olarak geldim, ABD diş işleri bakanı olarak değil” diyen kişiye, Mahmut Abbas’ın Ramallah’ta bir ev satalım veya verelim teklifi boşuna değildi. Tıpkı Çanakkale de vapura binenler bugünde Ramallah’ta vapura binmişler pazarlıklar yapıyorlar. Kazanan kim kaybeden kim? Kazanan her zamanki gibi batılılar, kaybeden Müslümanlar olacak gibi görünüyor. Dün Rusya ile savaşan Ukrayna’ya her türlü yardımı yapan Müslüman ülkeler, bugün din kardeşlerine bir bardak su bile İsrail’in ve Batılıların izni olmadan veremiyorlar. Ukrayna başkanı kendi topraklarını işgal eden Rusya’ya karşı kendisini destekleyenlerin doğru iş yaptıklarını ifade ederken konu Filistin olunca “terörle savaşta kural olmaz” diyor. Bu nasıl bir insanlık anlayışı varın siz düşünün. Bu sözü söyleyen kişiye destek verilecek lakin kendi toprakları işgal edilmiş Filistin’e destek verilmeyecek. Ukrayna toprağı işgal edilince yanlış diyeceğiz, Filistin toprağı işgal edilince terör diyeceğiz. Bu sözü söyleyen kişi ise toprakları işgal edilmiş biri olacak! “Allah kimseyi aklından mahrum bırakmasın” demekten başka bir şey gelmiyor insanın aklına.
Sözün özü Müslümanlar gafletten uyanamayacak gibi görünüyor. Daha geçen gün ABD eski başkanı Trump, doğru olup olmadığını bilmediğimiz bir açıklamasında; “Biz İran’ın komutanını (Kasım Süleymanî’yi) İran’ın bilgisi dâhilinde öldürdük” diyor. “Sonra, bizi aradılar bizim bir onurumuz var intikam almamız lazım dediler” diyor ve söyle devam ediyor: “Sizin şu üslerinize saldıracağız, 18 tane füze atacağız, tedbir alın” dediler. Biz de: “Tabi, yapın dedik ve tedbir aldık. Onlar izin verdiğimiz zamanda saldırı düzenlediler” diyor. Eğer bu anlatılanlar doğruysa oturun düşünün; Abd’ye “büyük şeytan” diyen, İsrail’e “şeytan” diyen bir ülkenin, Abd ile nasıl birlikte hareket ettiğini düşünün. Şeytanla işbirliği yapan, günün sonunda şeytan olur.
Müslümanlar artık Kur’an’ın yurdunu inşa etmek için yola koyulmaları gerekmektedir. Arıtık Resûlullah’ın örnekliğiyle hakikatleri görmek, dünyayı okuyan nesiller yetiştirme vaktidir. Artık gettolardan, kurslardan, derneklerden, vakıflardan dışarı çıkma vaktidir. Hamaset değil hakikat peşinde olma vaktidir. Öncelikli görevimiz ne pahasına olursa olsun Gazze’miz düşmemelidir. Savaş yıllar sürse bile burayı desteklemeliyiz. İlk kazanımı buradan elde etmeye başlamalıyız. Kendini Allah’ın kitabına tâbi görenler; “Gazze’yi, Bedir Kuyuları” olarak görmelidirler. Çünkü Bedir Kuyuları ile Gazze’de yaşananlar hemen hemen aynı şeyler. Hatırlayın Bedir Savaşının sebebi, güç sahiplerinin ticaret yolarının güvenliğiydi. Bugün Gazze’ye üşüşenler aynı amacın peşindeler, oradan çıkacak gaz ve petrolün peşindeler. G-20 zirvesinde ilan edilen ticaret yolları bu işin tam göbeğinde. Meseleye Hamas ile İsrail savaşı diye değil, Müslümanların var oluşu mücadelesi olarak bakmalıyız. Üzerimizdeki ölü toprağını atmanın tam da zamanıdır. Kalkıp yeniden dirilme vaktidir. Unutmayın bu din, yaşayanlar içindir, ölüler için değil. Şimdi tam da üzerimizdeki ölü toprağı atma zamanıdır. Tüm İslam âleminin “yeniden bismillah” deyip yeni baştan ayaklanma ve ayakta durma vaktidir.
Allah bizleri bu şuurla hareket eden mü’minlerden eylesin. Âmin.